Abstract:
Tiyatro kitlesel bir sanattır. Diger sanat dallarından farklı olarak hem ana dayanan bir süreçtir, hem de hep daha genis bir kitleye ulasmak ister. Kendine özgü anlatımlarıyla, yasamın anlamını, insanın varlıgını konu olarak ele alır. Bu suretle, seyirciyle oyun arasında duygusal ve zihinsel bir etkilesim gerçeklesir. Bu çesit bir etkilesim geri bildirimli bir iliskidir. Tiyatronun ilk kaynaklarının görüldügü ritüel dönemlerde, tiyatro eylemi bütün toplulukla birlikte yapılırken, sonraki dönemlerde bu büyük bir degisime ugramıstır. Eyleme katılımı sınırlanmıstır. Özellikle, genis alanlardan saray içine alınan tiyatronun kitlelerle iliskisi giderek kopmustur. Bir azınlıgın kültürel gelenegi haline gelen tiyatro, biçim ve içerik kurallarıyla da sınırlanarak, genis yıgınlar açısından gerçegi, olayları ifade edemez hale gelmistir. Bu çalısma tiyatronun kitlesellestigi dönemler ile (Ritüel dönem, Antik Yunan, Ortaçag, Rönesans) 20. yüzyıl tiyatrosunda, kitlesel tiyatro eylemlerini gerçeklestiren üç yönetmenin (Max Reinhardt, Erwin Piscator, Vsevolod Meyerhold) çalısmalarını inceliyor. Aynı zamanda, sanatla hayatı biraraya getirme amaçlı Avangard akımların ve alternatif toplulukların tiyatro tanımlamalarını, düsüncelerini inceliyor. Bu çalısma, tiyatro sanatının kitlesellesmesine neden olan içerik ve biçimleri sıçramalı olarak belli bir tarihsel süreç içinde görmeye çalısır. 20. yüzyılda ulusal düzeydeki tiyatronun kitlesellesmesine yönelik düsünceleri ve uygulamaları da inceleyerek, günümüz tiyatrosunun degerlendirmesini yapmaya çalısıyor. Theater is the art of the masses. As being different from the other branches of art, theater is the process depending on the moment, and it always wants to reach to a wider range of the masses. With its specific expressions, theater emphasizes the meaning of life, existence of human being as its subject. By these means, an emotional and mental interaction between the spectator and the play is created. This kind of interaction is based on feedback. During the ritual periods in which origin of theater started, theater action was realized by all communities. With time, theater underwent changes: The participation of the spectators to the action has been restricted. Especially, the communication between theater art and the spectators was cut off by moving the theater from open fields to palaces. The theater art which became a cultural tradition of minority, was then restricted by rules of figure and content. This situation made the theater unable to express the reality and circumstances. In this study, the periods in which theater art became a mass action (Ritual period, Ancient Greek, Middle age and the Renaissance) and the three directors who realized massive drama action in twentieth century (Max Reinhardt, Erwin Piscator, Vsevolod Meyerhold) were examined. At the same time, the study includes the definitions and ideas of Avant-garde trend and alternative theater communities which aim to bind art and life. In this study, the contents and figures which cause the theater to be the art of the masses, are examined according to their historical periods. The ideas and practices of native twentieth century theater and evaluation of theater art at the present time will be examined.