Abstract:
Bauhaus yaşamını 1919-1933 yılları arasında sürdürmüş ünlü Alman sanat okuludur. Modern sanat ve mimarlığın oluşumunda katkıda bulunmuş en önemli eğitim kurumu olan Bauhaus'un kuruluş aşaması, 1919'da Walter Gropius'un Weimar kentinde bulunan iki sanat okulunun yöneticiliğine davet edilmesiyle başlar. Tasarım ve uygulamalı sanatlar alanında öğretim veren bu iki okulu birleştirip ?Bauhaus? adıyla yeniden örgütleyen Gropius, böylelikle modern çağın sanat ve mimarlık açısından en devrimci girişimlerinden birini başlatmıştır. Bauhaus sayesinde o güne kadar alışılagelmiş tüm sanat kavramları değişime uğramış, sanat ve mimarlık eğitimi ilkeleri yeniden gözden geçirilmiş, etkileri günümüze kadar uzanan bir düşünce ortaya çıkmıştır. Sanat ve zanaatı birbirinden ayırmayan Gropius, Nisan 1919'da Bauhaus'un kurulması için yazdığı manifestoda şöyle söylemiştir; ?`Meslek olarak sanat' yoktur. Sanatkar ile işçi arasında hiçbir fark yoktur. Sanatçı, işçinin takviye edilmişidir.? Bauhaus sanat, mimarlık ve endüstri arasında kopuk olan bağlantıyı yeniden kurmaya çabalamıştır. Endüstri çağıyla birlikte üretim biçimi, üretilen ürünler ve toplum yapısı devasa değişimler geçirmiş, sanat ise tüm bu değişimlere koşut bir yönelim gösterememiştir. Sanatsal üretim Rönesans'tan bu yana aynı çizgiyi izlemiş, endüstrinin getirdiği yeni olanak ve isteklerle ilgilenmemiştir. Endüstriyel ürünlerin çoğu tasarlanmak , yani sanatsal bir çalışmayla biçimlendirilmek zorunda oldukları halde, bu iş çoğunlukla ikinci planda kalmıştır. Endüstri ürününün de sanatsal bir görsellikte olmasını savunan Bauhaus bu düşünceyle kurduğu atölyelerde, bugün bile işlevselliğinden ve estetiğinden bir şey kaybetmemiş ve günlük yaşantımızın bir parçası haline gelmiş sanat eseri niteliğinde ürünler ortaya koymuştur. Bauhaus modern sanat ve mimarlığın gelişim çizgisindeki en önemli dönemeçlerden biridir. Her şeyden önce bir eğitim kurumu olan Bauhaus'da öğretim sistemi iki temel grup disiplini kapsamıştır. ?Werklehre? denilen ve beceri öğreniminin yanı sıra ?Formlehre? adı verilen daha çok kuramsal çalışmalar yapan ve biçim yaratma sorununa eğilen iki sistem geliştirilmiştir. Birinci grupta öğrenciler her türden el işçiliği ve beceriyi ustaların yönetiminde doğrudan pratik içinde öğrenirlerdi. Bu grupta yer alan atölyelerin yöneticileri modern sanatın en önemli adları arasında yer alır. Bu sanatçılar okul kapanıp dünyanın çeşitli ülkelerine dağıldıktan sonra da etkinliklerini sürdürmüşler; hatta, bazıları ancak bundan sonra ün kazanmıştır. İş eğitiminin verimli olabilmesi için öğrencilerin yaratıcı güçlerin sürekliliği gerekliydi. Atölye çalışmalarında öğrencilerden hazır biçimleri taklit etmeleri değil, modern yaşamın yeni biçimlerini oluşturmaları bekleniyordu. Bu yüzden Kandinsky, Klee, Moholy-Nagy gibi yaratıcı sanatçılar atölyelerin başına getirilmişti. Gropius, kuruluş yıllarında marangozluk atölyesini yönetmiş, Klee vitray ve dokumacılık, Moholy-Nagy metal atölyesini, Schlemmer ve Schreyer gibi isimler de tiyatro atölyesini yönetmişlerdir. Dış ülkelerden de Le Corbusier, Malevich, Lissitzky gibi tanınmış sanatçılar konuk oluyor, profesör ya da konferansçı olarak çağırılıyorlardı. Kuruma ilk katılan öğretmen Itten olmuş, bunu sırasıyla o dönem Almanya'sının en başarılı sanatçıları ve yabancı sanatçılar izlemiştir. 1921'de ressam ve yazar Paul Klee, sahne tasarımcısı Oscar Schlemmer, 1922'de ressam Wassily Kandinsky, 1923'te grafik ve fotoğraf sanatçısı Laszlo Moholy-Nagy katılmıştır. 1925'te Weimar kenti Bauhaus'a karşı bir tutum içine girince, okulu taşımak zorunda kalmışlar, bu sebeple bugün eski Doğu Almanya sınırları içinde kalan küçük Dessau kentinden gelen öneri kabul edilerek, 1926 yılında bu kente taşınmışlardır. Gropius tarafından planlanan yeni yapılarında öğretime başlayan Bauhaus, bu yapıların da okulun eğitim programı kadar ilerici nitelikte olması amaçlamıştır. Derslik, işlik ve öğrenci yurdu bloklarını içeren yeni yerleşme alanı, çağdaş mimari tutumun örneği niteliğindedir. Gropius'un 1928'de istifa etmesi üzerine müdürlüğe Hannes Meyer getirilir. 1930'da Meyer yerel yönetimin tutumu nedeniyle istifa edince, bu kez müdürlüğü Mies van der Rohe üstlenir. 1932'de siyasal baskılardan ötürü Berlin'e taşınmak zorunda kalan Bauhaus'a son darbeyi de Naziler vurmuştur. 1933'te iktidara geldiklerinde ilk yaptıkları işlerden biri okulu kapanmaya zorlamak olur. Bauhaus'un sahne tasarımına getirdiği yenilik kendi dönemi içinde oldukça radikal karşılanmıştır. Geleneksel olan her şeyi reddederek, tekniğin getirdiği tüm yeniliklerden yararlanmakla beraber estetik bütünlüğü de korumayı amaçlamışlardır. Mekanik sahne ve bedenin mekan içindeki hareketi gibi teknik ve estetik sorunlara eğilmiş ve sonuçta kendinden sonra gelen bir çok tasarımcı ve yönetmene öncülük etmiştir. The Bauhaus occupies a place of its own in the history of 20th century culture, architecture, design, art and new media. One of the first colleges of design, it brought together a number of the most outstanding contemporary architects and artists and was not only an innovative training center but also a place of production and a focus of international debate. At a time when industrial society was in the grip of a crisis, the Bauhaus stood almost alone in asking how the modernization process could be mastered by means of design. Founded in Weimar in 1919, the Bauhaus rallied masters and students who sought to reverse the split between art and production by returning to the crafts as the foundation of all artistic activity and developing exemplary designs for objects and spaces that were to form part of a more humane future society. The Bauhaus moved to Dessau at a time of rising economic fortunes, becoming the municipally funded College of Design. Almost all masters moved with it, while former students became junior masters in charge of the workshops. Dessau produced famous works of art and architecture and influential designs in the years between 1926 and 1932. Walter Gropius resigned as director on April 1, 1928 under the pressure of constant struggles for the Bauhaus survival. He was succeeded by the Swiss architect Hannes Meyer (1889-1954) whose work sought to shape a harmonious society. Despite his successes, Hannes Meyer´s Marxist convictions became a problem for the city council amidst the political turbulence of Germany in 1929, and the following year he was removed from his post. Under Ludwig Mies van der Rohe (1886-1969) the Bauhaus developed from 1930 into a technical college of architecture with subsidiary art and workshop departments. After the Nazis became the biggest party in Dessau at the elections, the Bauhaus was forced to move in September 1932. Its fresh start in Berlin was short-lived. The Bauhaus dissolved itself under pressure from the Nazis in 1933. The building is the ultimate goal of all fine art, the Bauhaus manifesto proclaimed back in 1919. Architecture training at the Bauhaus in Weimar was initially the prerogative of Walter Gropius private architectural practice and for a short time courses were run by his partner Adolf Meyer and in association with the building trades school in Weimar. The Bauhaus workshops were involved in these efforts through Gropius office. This collaboration produced the Haus am Horn and other buildings in 1923. Plans for a Bauhaus estate remained unimplemented. Some new methods based on specific types and standardization were employed not only to produce new architecture but to anticipate a new lifestyle through this architecture. The first masters appointed to the Bauhaus were artists. Countless ideas produced by modern painting once it shed its old constraints now lie fallow, awaiting their implementation in the trades, Walter Gropius wrote in 1923. Wassily Kandinsky, Paul Klee and other Bauhaus artists had departed from the traditional concept of images, turning to abstraction in the years leading up to World War I, and started to analyze the laws of artistic design with new theories and doctrines of art. Many of their works made a highly organized impression, contrasting sharply with a contemporary reality that was perceived as chaotic. The Bauhaus stage, run by Oskar Schlemmer, played a special role. The study of the relations between humans and space formed the point of departure for experiments drawing on the elementary theatrical components of space, form, color, light, movement, sound and language.