Abstract:
Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi 'Bir Zamanlar Anadolu'da', yönetmenin filmografisinde hem radikal bir kopuşu hem de diğer filmleriyle içten içe devam eden, aktarılan ve dönüştürülen eski bağları düşündürmektedir. Yönetmenin daha önceki yapımlarında fotoğrafik etkinin, görsel kompozisyonların ve biçimsel estetiğin ön plana çıkması, son filmi ile birlikte daha sağlam, katmanlı ve okunabilir bir yapıt olma özelliğini pekiştirmiştir. Açık formun bu kez salt filmin biçimsel çözümlemesini değil, daha da ötesine geçerek kültürel, toplumsal ve psikolojik olguların okunmasına izin veren (hatta bunu zorunlu kılan) bir yapıda olduğu görülmektedir. Film böylece toplum, kültür ve birey üzerinden, hem birbiriyle bağdaşan hem de tezatlıklar kuran, okunmaya açık durumlar yaratabilmektedir. Sıradan bir döngü içinde Bakhtinci anlamda 'diyalojikleşebilen' ve Bergsoncu anlamda 'durağanlık izlenimi üzerinden imge yaratabilen' yapısıyla, söylemsel ve felsefi bir içerik zemini oluşturabilmektedir The last film of Nuri Bilge Ceylan titled 'Once Upon a Time in Anatolia' is a radical rupture in the filmography of the director and also could be considered within the context of previous links which are secretly treated, transferred and transformed. Distinguished features of photographic effect, visual compositions and formal aesthetics used in director's previous films reinforced its stability and hermeneutical readability with his last film. In this instance, it is observed that the open form not only allows to make a structural analysis of the film, but also makes it possible – even it necessitates – to read cultural, social and psychological facts. Thereby the film which makes the critical approach readable by its nature could create situations which can both accord and disaccord with each other through society, culture and individual. In a routine, it generates a hermeneutical, philosophical and contextual base which can be 'dialogical' in Bakhtinian sense and which can create 'image impression' through stability in Bergsonian sense.