Abstract:
İnsan hakları, toplumsal savaşımlardan ve ekonomik yapıdaki değişikliklerden bağımsız tutulup değerlendirilemez. Birinci kuşak haklarolarak tanımlanan "kişi özgürlükleri ve siyasal haklar", burjuvazinin feodaliteye karşı verdiği savaşımdan doğmuştur. İkinci kuşak haklarolan ekonomik ve sosyal hakların kazanılmasında, emekçilerin toplumsal eşitsizliklere karşı verdikleri siyasal ve toplumsal savaşımbelirleyici olmuştur. Bu haklar, Fordist birikim rejimi ve sosyal devlet uygulaması ile örtüşmektedir. Küreselleşme sürecinde, devletinekonomik ve toplumsal yaşamdaki yeri köklü biçimde değişmiş, eskiden ekonomik ve toplumsal hak olarak sunulan birçok kamu hizmetiözelleştirilmiştir. Yeni kamu işletmeciliği anlayışı, birçok kamu hizmetini paralı hale getirmiş; yurttaşlar müşteri olarak algılanmayabaşlamıştır. Yeni-liberal politikaların insan haklarını devlet ve siyaset anlayışının temel öğesi olarak sunmasına karşın, kürselleşmekazanılmış ekonomik ve toplumsal hakların kaybedildiği bir süreçtir. Bu derleme çalışmada, insan haklarının bölünmezliği ilkesinden yolaçıkarak küreselleşme sürecinde insan haklarının tartışmaya açılması amaçlanmaktadır. Human rights can not be evaluated as independently from social struggles and changes in economic structure. "Individual freedom andpolitical rights" which are defined as first generation rights emerged from the bourgeoisie's fight against feudalism. Proletariat's political andsocial struggles against the social inequalities were decisive to obtain second generation rights which cover economic and social rights.Second generation rights, overlap with the Fordist accumulation regime and the welfare state. During the globalisation era, the scope of thestate in economic and social life has radically changed, and many public services which were previously delivered as part of the economicand social rights have been privatised. New Public Management has commercialised many public services, and citizens have started to beperceived as customers. In this context, globalisation is a process in which existing economic and social rights were lost despite the claims ofneo-liberal policies that human rights are the building blocks of the state and politics. In this paper, it is aimed to discuss human rights duringthe globalisation process starting from the principle of the indivisibility of human rights.