Abstract:
Avrupa klasik edebiyat eleştirisinde mektup uzun müddet kurgunun gelişmesine yardımcı olan bir anlatım tekniği olarak tanımlanmış, 1970'li yıllara gelinceye dek bu anlatım tekniğinin başka işlevlerinin olup olmadığı üzerinde durulmamıştır. Postmodern ve feminist eleştiri yöntemlerinin etkisiyle on sekizinci yüzyılda yazılmış mektup-romanlar "kendi-öteki", "kamusal-özel" gibi ikilikleri birleştiren bir "alt-tür" olarak incelenmeye başlar. Türk edebiyatında ise mektup, Osmanlı edebiyatından modern edebiyata pek çok dönüşümler geçirerek karşımıza çıkan köklü bir anlatım tekniğidir. Tanzimat sonrası metinlerde mektubun edebiyat sosyolojisi bağlamında işlevleri henüz araştırılmamıştır. Bu çalışmada öncelikle postmodern ve feminist eleştiri ışığında Avrupa edebiyatında mektup-romanlarla ilgili yapılan son dönem okumalar tartışılacaktır. İkinci bölümde bu eleştiri yöntemlerinden yararlanılarak Tanzimat sonrası dönemden seçilmiş çeşitli hikayeler, aşk ve evlilik gibi kavramların tartışılmasından ötürü "kadın sorunu" yönünden ele alınacaktır. Aynı bölümde, kadınların öznel tarihini ve on dokuzuncu yüzyıldaki değişim sürecinden nasıl etkilendiklerini yansıtması nedeniyle bu metinlerin alternatif tarih anlatıları olarak okunabileceği ileri sürülecektir. Son bölümde ise, mektubun anlatım tekniği olarak bu metinlere nasıl katkıda bulunduğu üzerinde durulacaktır Traditional literary criticism has defined epistle as a genre used for improvement of fiction in a narrative for a long time, in European literature. However, in the 1970s academic studies, benefiting from postmodern and feminist critical approaches, began to redefine epistolary novels that were written during the eighteenth century as a sub-genre because these texts play a conciliatory role between dichotomies such as self-other and public-private. In Turkish literature, epistle genre has a long-established past, which passed many transformations from Ottoman literature to modern literature. In this study, functions of epistolary form was searched through short stories, written during the Tanzimat period. In the first part, academic studies in the light of postmodern and feminist critical approaches, focusing on epistolary novels in European literature were discussed. In the second part, various short stories, written during the Tanzimat period, were analysed according to these critical approaches. They were suggested as proto-feminist texts because of discussing concepts such as love, marriage in the light of the woman question. Therefore, it was claimed that these texts may be considered as alternative historical narratives. Lastly, the stylistic function of this genre to these texts was questioned in the article.