Abstract:
Bu çalışma Dünya Ticaret Örgütü Tarım Dışı Ürünler (Sanayi) Pazara Giriş Müzakerelerinde özellikle Gelişme Yolundaki Ülkeler karşısında pozisyonu ve açmazlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Temel olarak, Türkiye'nin Tarım Dışı Ürünler Pazara Giriş Müzakerelerinde, aslında DTÖ hukukunda bir gelişme yolunda ülke statüsünde bulunmasına rağmen, fiiliyatta, bir gelişmiş ülke gibi müzakere yapmak zorunda kaldığına özel vurgu yapmaktadır. Tarım Dışı Ürünlerde Müzakerelerin başlatılması kararı Doha Bakanlar Konferansında alınmış; DTÖ Ticaret Müzakereleri Komitesi 2002 yılının başlarında Müzakereleri başlatma kararı almıştır. Bilahare, Türkiye müzakerelerde aktif bir şekilde katılarak Türk sanayine yeni pazarlar açılmasına yönelik ofansif çıkarları başta gelmek üzere, "ofansif" ve "defansif" çıkarlarını dengelemeye çalışmıştır. Türkiye yüksek tarife ve tarife basamaklarının tasfiyesi amacıyla doğrusal olmayan radikal indirim gerçekleştiren İsviçre Formülünü aktif bir şekilde savunmuş, bu yaklaşımla da temel olarak Gelişme Yolundaki ülkelerin yüksek gümrük vergilerinin aşağıya çekilmesi ve bu pazarlara daha fazla ihracat yapabilmeyi amaçlamıştır. Türkiye-AB Gümrük Birliğinin getirdiği yükümlülükler sebebiyle Türk Dış ticaret ve sanayi politikası manevra alanında ciddi kısıtlar bulunmaktadır. Türk sanayisi AB'nin en zengin endüstrilerine karşı vergi uygulamamaktadır. DTÖ hukukunda bir gelişme yolunda ülke olmanın getireceği esneklik avantajlarından müzakerelerin uygulanma sürecinde faydalanamayacaktır. Türkiye'nin istisnai pozisyonunun getirdiği tüm bu açmazlar ve problemlere rağmen, Türkiye'nin başta GYÜ pazarlarındaki yüksek vergiler olmak üzere uluslar arası sanayi ürünleri ticaretteki engelleri kaldırmaya yönelik ofansif müzakere stratejisi izlemeye devam etmesinin Türk sanayinin geleceği için doğru bir yaklaşım olduğu değerlendirmektedir. This essay tries to analyse Turkey's position and constraints in the WTO Nonagricultural Market Access Negotiations (NAMA) especially vis-Ã -vis developing countries. It basically, underlines Turkey's unique negotiating position; de jure developing, de facto an advanced economy status in the WTO Doha NAMA negotiations. At Doha Ministerial Meeting in 2001, WTO members agreed to initiate negotiations to further liberalize trade, among other areas, on non-agricultural goods. For this purpose, the Negotiating Group on Market Access (NGMA) was created at the first meeting of the Trade Negotiations Committee of the WTO, in early 2002. Turkey has been quite active since then in NAMA negotiations in calibrating its position between offensive and defensive negotiation interests although its offensive market access interests largely outweigh defensive one. Turkey has also been propagating an offensive non-linear tariff cutting Swiss Formula approach at the WTO to curb the international high tariffs, tariff peaks and escalations. Having a strong offensive market access interests, Turkey mainly aims at large developing country markets diversifying its trade portfolio away from traditional markets towards large developing economies. From the perspective of governance, Turkey has serious constraints on its trade and industry policy space stemming from the Turkey-EU Customs Union (CU). Although Turkey is a de jure developing country in the WTO and will have all legal rights and obligations stemming from the outcome of the DOHA, in practice, Turkey will have to implement the same applied common external tariffs of the EU. Despite the constraints and dilemmas stemming from the EU-Turkey customs union, it can be strongly argued that, it is in Turkey's industrial interests to be actively involved in the WTO to tackle the high tariffs, tariff peaks and escalations which hinders Turkey's exports to the world markets.