Abstract:
Genel olarak böbrek işlevlerin ani ve süreklilik arz eder şekilde bozulması olarak tanımlanan akut böbrek yetmezliği (ABY), başta yoğun bakımlar olmak üzere hastanede yatan hastaların morbiditesinde ve mortalitesinde önemli artışa yol açmaktadır. Günümüzde, böbrek yapısındaki bölgesel ve göreceli olarak küçük bir hasarın büyük fonksiyonel sonuçlar doğurabileceğinden yola çıkılarak, ABY yerine akut böbrek hasarı (ABH) teriminin bu süreci daha iyi tanımladığı düşünülmektedir. Yoğun bakımlarda ABH sıklığı ve mortalitesi ile ilişkili bildirilen oranlar oldukça değişkendir. Bu değişkenlik daha çok, ABH tanısına ilişkin görüş birliğinin olmayışından kaynaklanmaktadır. 35'in üzerinde farklı tanımın bulunduğu ABH için ortak kabul gören ve kullanılan standart tanınlamalamaya ihtiyaç vardır. Geri döndürülebilir bir süreç olan ABH'nın daha kesin biçimde tanımlanması ve takip sürecinin daha iyi yönetilmesi amacıyla son yıllarda gerçekleştirilen uzlaşı toplantılarında ortaya çıkan RIFLE ve AKIN kriterleri, şu an için en yaygın kullanılan evreleme sistemleridir. Bu kriterlerle ilişkili çalışmalarda, sınıflamadaki ABH şiddeti ile doğru orantılı olarak mortalitenin de arttığı gösterilmiştir.Bu çalışmada, yoğun bakımda izlenen ve ABH tanısı alan hastalarda, RIFLE ve AKIN kriterlerine göre yapılan sınıflamaya göre ABH şiddeti ile mortalite arasındaki ilişkinin saptanması amaçlanmıştır.Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi (D.E.Ü.T.F.) Hastanesi Dahiliye Yoğun Bakım Ünitesi'nde izlenmiş olan ve ABH öyküsü bulunan hastalardan 155 tanesi retrospektif olarak incelendi.Tüm hastalar için AKIN ve RIFLE kriterleri ayrı ayrı kullanılarak ABH şiddeti belirlendi. Her iki evreleme sistemi için serum kreatinin değeri ve idrar miktarı esas alındı. RIFLE kriterleri kullanıldığında hastaların risk, hasar, yetmezlik evrelerindeki dağılımları sırasıyla % 9, % 25.2, % 65; AKIN kriterleri kullanıldığında ise, evre 1, evre 2 ve evre 3'teki dağılımları sırasıyla, % 21.3, % 31, % 45.2 olarak bulundu. Ortalama izlem süresinin 12.7 ± 12 gün, mortalite oranı %76.8 olarak hesaplandı Her iki evreleme sisteminde de ABH evresi ilerledikçe mortalitenin arttığı gözlenmekle birlikte, evreler arasında mortalite açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Hasta profiline bakıldığında; sepsis/SIRS oranı % 59.7, invaziv mekanik ventilasyon kullanımı % 92.3, vazopresor kullanımı % 95.5, SAPS II VE APACHE II skorları sırasıyla 24.6 ±8.2 ve 55.8±19.6, hemodiyaliz uygulanma oranı %33.8 olarak saptandı..Etiyolojiden bağımsız olarak ABH şiddetini belirlenmesi esasına dayanan kriterlerin, septik ABH gibi karmaşık patogeneze sahip hastalıklarda ve mortalitenin yüksek olduğu gruplarda geçerliliğinin zayıflayacağı öngörülerek, etiyolojinin de dahil edilerek düzenlenmesi, bunların klinik pratikte uygulanabilirliğini artıracaktır. Acute renal failure, which is defined as an abrupt and progressive deterioration, is an important factor of increase in hospital mortality and morbidity, especially in intensive care units. Recently, as local and relatively limited damages in renal tissue can cause dramatic functional effects, the term "acute kidney injury (AKI)" is recommended to be more descriptive. The reported AKI-related mortality rates in intensive care units are quite variable. Lack of a uniform definiton for AKI is the main reason of this variability. As AKI is a reversible process, it is necessary to have a standart definition to manage it better. Based on this opinion, several consensus reports including AKI staging criterias were published. AKIN and RIFLE criterias are two widely used staging systems among these. The studies showed that there is a stepwise increase in mortality with increasing severity of AKI. The aim of this study is to evalute the relationship between mortality rate and the severity of AKI according to RIFLE and AKIN criterias in patients, who were followed in intensive care unit.In this study, we eveluated 155 patients retrospectively, who was diagnosed with AKI during their follow-up in the Intensive Care Unit of Internal Medicine Department of Dokuz Eylul University Medical Faculty Hospital. Both of RIFLE and AKIN criterias are used to determine the severity of AKI for each patient. Serum creatinin levels and urine output were used in staging. When RIFLE criterias were used, the rates of patients in risk, injury and failure were found as 9 %, 25.2 % and 65%, respectively. When AKIN criterias were used, the rates of patients in stage 1, 2 and 3 were found as 21.3 %, 31% and 45.2 %, respectively. The mean follow-up period was 12.7 ± 12 days and the mortality rate was 76.8%.There was no significant difference between the mortality rates of AKI stages in both staging systems. The rate of patients with sepsis or SIRS was 59.7%. The rates of patients undergoing invasive mechanical ventilation, vasoppresor and hemodyalisis were 92.3 %, 95.5 % and 33.8 %, respectively. The mean SAPS II and APACHE II scores were 24.6 ±8.2 and 55.8±19.6, respectively. Applying the staging systems, which ignore the ethiology of AKI, in clinical practice is quite difficult, especially in septic AKI and critically ill patients. Modifications of existing staging systems in this direction can improve their effectiveness in different circumstances.