Abstract:
Robert Coover'ın The Origin of the Brunists (1966) adlı romanı, yüzlerce kişinin ölümüne sebep olan bir maden ocağı patlamasının ardından, West Condon kasabasında, dini bir grubun ortaya çıkışını tartışmaktadır. Aynı zamanda bu patlama, kasaba halkının o güne kadar sahip olduğu güven ve düzen duygularını da tümüyle yerle bir etmiştir. Böylesine yıkıcı sonuçları olan bu korkunç olay ile karşı karşıya kalan kasaba halkından bir grup insan, çaresizlikleriyle başa çıkabilmek için Brunistler adlı grubu oluştururlar. Bu patlamayı da yaklaşan bir kıyametin habercisi olan ilahi bir mesaj olarak yorumlarlar. Ancak, bu yorum, bu kurmaca inanış, kasaba halkının hayatını tanımlayan ve belirleyen bir "gerçekliğe" dönüşür. Bu da Coover'ın hemen hemen tüm eserlerinde tartıştığı asıl ironidir, yani, dünyayı anlamlandırmak ve anlamak için insan sürekli yorum ve müdahalede bulunur ve bu müdahalenin sonuçları insanın kendi yorumunun içinde hapsolması biçiminde ortaya çıkar. Bu müdahaleyi incelemek için, bu tez iki teorik temel üzerine odaklanmaktadır; ilki postmodern anlatım ve tarih yazımları, ikincisi de, en önemli çağdaş felsefecilerden, Slavoj Zizek'in iki en temel ve önemli teması/kavramı olan Gerçek ve fantezi. Romanın bu teorik temel ışığında eleştirel bir okumasını yaparak, anlatıların travmatik olaylara ve korkulara karşı nasıl bir güvenlik bölgesi işlevi gördüğünü ve bu işlevin, genellikle, nasıl insanların kendi kendilerine yarattıkları bir hapishaneye dönüştüğünü gösterdim. Robert Coover's The Origin of the Brunists (1966) analyzes the formation of a religious cult in a small mining town, West Condon, after a mine explosion kills nearly a hundred people, destroying all sense of order and security that previously existed. Confronted with a trauma of such devastating results, in order to compensate for their sense of insecurity and desperation, some of the townspeople come together, forming the group, the Brunists. They interpret this explosion as a divine message about an approaching apocalypse. However, this interpretation, this fictional belief, turns into "reality," becoming the defining and determining factor for the townspeople. This is the main irony Coover analyzes in his works about human lives, that is, how human intervention is imposed upon the world to make sense of and to symbolize it, and what the consequences of this intervention are. In order to analyze this intervention, this dissertation focuses on two theoretical bases; firstly, the postmodern narration and history writing, and next one of the most significant contemporary philosophers, Slavoj Zizek's two significant themes or concepts, the Real and the fantasy. Through a reading and analyzing of the novel with these theoretical bases, I have shown how narrations function as buffer zones against traumas and fears, and how this function usually turns into self-made prisons for people.