Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C12/S1 (2010)
http://hdl.handle.net/20.500.12397/5278
2024-03-29T14:12:15ZİŞÇİLERİN HAKLARINI KULLANMAKTAN KAÇINMALARI: NEDENLERİ VE ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI
http://hdl.handle.net/20.500.12397/5314
İŞÇİLERİN HAKLARINI KULLANMAKTAN KAÇINMALARI: NEDENLERİ VE ÇÖZÜM YAKLAŞIMLARI
SEÇER, BARIŞ
Çalışma yaşamını düzenleyen mevzuat sayesinde, işçiler çok sayıda yasal hakka sahip bulunmaktadır. Fakat işçilere çeşitli haklar tanınması, bunlardan mutlaka yararlandıklarını göstermemektedir. Hukuki yaptırımlara karşın, işçiler haklarını kullanmaktan kaçınabilmektedir. Çünkü hakların işçilerin öznel değerlendirmeleri ile şekillenen bir boyutu bulunmaktadır. İşçiler haklarını kullanma konusunda bir maliyet/kazanç değerlendirmesi yapmaktadır. İşçilerin hakları kullanma konusundaki değerlendirmeleri kişilik özellikleri, iş ve işveren ile ilgili faktörler ve işsizlik ile iş güvencesizliği gibi faktörlerden etkilenmektedir. Çalışmanın amacı, işçilerin haklarını kullanma sürecini ve bu süreci etkileyen faktörleri açıklamaktır. Çalışmada işçilerin haklarını kullanmalarını sağlayabilecek işçi sendikaları, işyeri kurulları gibi kurumlara da değinilenecektir. Ayrıca ayrımcılık ve iş güvencesi düzenlemeleri ile sosyal sorumluluk uygulamaları da bu açıdan ele alınmaktadır. Through the legislation which regulates the working life, workers have a lot of statutory rights. But it doesn't mean that the workers exercises this rights certainly. In spite of the legal sanctions, workers can avoid to exercise their rights. Because rights have a dimension which shaped by the worker's subjective consideration. Workers make an cost/benefit assessment about exercising rights. These assessments affected by some factors such as personality characteristics, job and employer related factors, unemployment and job insecurity. The main aim of this study is explaining the process of exercising rights of workers and the factors which affects these process. In this study, trade unions and workplace committees which can provide the exercising these rights are discussed. On the other hand, discrimination and employment security regulations, and social responsibility practices are also addressed.
2010-01-01T00:00:00ZÇalışan Destek Programları
http://hdl.handle.net/20.500.12397/5312
Çalışan Destek Programları
ALTUNTAŞ, Ceren
Çalışan Destek Programları (ÇDP) ilk olarak ABD'de alkol bağımlısı iş görenlerin kişisel sorunlarını çözmek, tecrübeli çalışanları kişisel sorunları dolayısıyla kaybetmemek adına tedavi ederek tekrar örgüte kazandırmak amacıyla kurulmuş örgüt içi organizasyonlardır. ÇDP'lerin kapsamının yıllar içinde genişlemesiyle bu programlar başka ülkelere de yayılmıştır. Çalışmada ÇDP'lerin tanımı, prosedürleri, kapsadığı konular ve değerlendirilmeleri hususunda bir literatür taraması yapılmıştır. Türkçe olarak henüz kaynağın bulunmadığı bu konuda Türkiye'deki çok yeni girişimler incelenmiş ve geleceğe dair öneriler sunulmuştur. Employee Assistance Programs (EAP) are initiatives that were established in the USA with the aim of solving the personal issues of employees who have alcoholism problems. The basis behind this act is to win the problematic but experienced personnel back through professional care. As the range of EAPs widen within years, these programs started to be adopted by other countries as well. In this study, literature about the definition, procedures, coverage areas and the evaluation of EAPs is analysed. The very recent developments in Turkey, on this subject which has no resources in Turkish, are examined and suggestions for the future are presented.
2010-01-01T00:00:00ZNiğde İlindeki Tüketicilerin Sosyo – Demografik Özellikleri İle Organik Gıdalara İlişkin Tutum Ve Bireysel Değerleri Arasındaki Farklılığın İncelenmesine Yönelik Bir Araştırma
http://hdl.handle.net/20.500.12397/5311
Niğde İlindeki Tüketicilerin Sosyo – Demografik Özellikleri İle Organik Gıdalara İlişkin Tutum Ve Bireysel Değerleri Arasındaki Farklılığın İncelenmesine Yönelik Bir Araştırma
İNAL, M. Emin; ÇİÇEK, Recep ; AKIN, Murat ; TOKSARI, Murat
Tüketicilerin sosyo – demografik özellikleri ile organik gıdalara ilişkin tutumlarıve bireysel değerler arasındaki farklılığın incelenmesi araştırmanın amacınıoluşturmaktadır. Çalışma kuramsal olarak, Schwartz (1992) tarafından ortaya konulan vetemel olarak 10 yaşam değerinden oluşan değerler teorisi içerisindeki “evrenselcilik” ve“iyilikseverlik” değerlerinin, organik gıda satın alan tüketiciler açısından incelenmesinedayanmaktadır. Daha önce geliştirilen ölçeklere dayanarak hazırlanmış bir anket formuNiğde ilinde 500 katılımcıya yöneltilmiştir. Sonuçlar SPSS 13 paket programı aracılığı ileçeşitli analizlere tabi tutulmuştur. Yapılan çalışmada da görülmüştür ki, 40 yaş altı, gelirseviyesi 1000 YTL üzerinde olan, bir ya da iki çocuklu aileler ve özellikle bu grupta yeralan Kadınlar organik gıda konusunda diğer sosyo demografik özelliklere sahip gruplaragöre daha duyarlıdırlar. Organik gıdaya yönelik olumlu imaj sahibi bireylerin çevreyeduyarlı, kendiyle barışık, doğayla bütünlük içerisinde olmak isteyen değerlere sahipoldukları görülmüştür. Ayrıca, bu bireylerin hoşgörülü, manevi değerlere sahip,yardımsever, sorumluluk sahibi ve güzelliklerle dolu bir dünya isteyen bireylerin olduğusonucuna ulaşılmıştır.The aim of this study is to examine customers' attitude towards organic foods, andtheir relationship with demographic and individual values. The study is based onexamination from the customers' perspective of “universalism” and “goodness” which oneamong the values of the value theory, consist of 10 life – value as developed Schwartz. Aquestionnaire was applied to 500 participants. The data gathered by questionnaire wereanalyzed by SPSS program. The research has shown those families under 40 years old, with1 or 2 children and over 1000 NTL and especially women with these characteristic aremore sensitive toward organic foods than other socio – demographic groups. Individuals,who are positive toward organic food, are sensitive to environment, self reconciled andhold values friendly to the nature. Moreover these individuals are also tolerant, idealisticcharitable, responsible and wish a peaceful and beautiful world.
2010-01-01T00:00:00ZAlman Reformistlerin Tefecilik Yorumu
http://hdl.handle.net/20.500.12397/5310
Alman Reformistlerin Tefecilik Yorumu
AKALIN, Kürşat Haldun
Alman reform hareketi, Museviye özgü sayılan ve orta çağ Katolikliğine ait kılınan tefecilik yasağına karşı, modern bir isyanın patlak vermesine neden oldu. Çünkü Luther, insanın tamamen hür olduğunu, geçerliliğini kaybetmiş Musa'nın buyruklarına uyma gibi bir mecburiyetinin bulunmadığını, ispatlayarak iddia etmişti. Tevrat'ın Tesniye bölümündeki tefecilikle ilgili emrin, medeni hukuk içeriğini kazanmak ya da halen var olan dünyevi otoriteleri devirerek yerine geçmek gibi hedefinin bulunmadığını açıklamıştır. Alman reformistlerinin çağı, Tevrat'ın çöküş ve yok oluş zamanıdır. Luther de, Tevrat'ın sona erişini büyük bir memnuniyetle karşılamıştır. Luther, Tanrının, tefeciliğin saygı duyulacak bir şey olduğu için değil veya örf ile adet hukuğunun bir parçası haline geldiği için değil; fakat Musevi olmayan halklara kendi öfke ve gazabını göstermek gayesiyle, Museviye yabancılardan faiz almalarına izin verdiği tezini vurgulamıştır. Melanchton'un annuity (anaparanın düzenli aylık faiz getirmesi) işlemi hakkındaki görüşleri, Luther'in düşüncelerinden tamamıyla farklıdır. Melanchton'un çözümü, insan ilişkilerinin birbirinden giderek ayrılan iki farklı sahada incelenmesiyle ilgilidir. Bunlardan birincisi, arkadaşlık ve karşılıksız hizmetler dünyasıdır. Diğeri ise, karşılıklı ticari ilişkilerin ve ekonomik hesapların dünyasıdır. Zwingli (1484-1531) tıpkı Luther ve Melanchton gibi, kutsal metinlerin tefeciliğe çok titiz bir yasaklama getirilmiş olduğu sonucuna nefretler içinde vardığı izlenimini uyandırır. Yine de, kardeşlik ahlakından açıkça ayrılmazlar. Martin Bucer (1491-1551), insanların yasaya uygun olarak yüzde on faiz isteme hakkının olabileceğini söylemiştir. Bucer'e göre, Eski Ahde dayanarak tefeciliğe karşı yapılan itirazların borçlanmaların tamamına uygulanamaz. Sadece faizin anaparaya katılmasına itiraz edilebilir. The German Reformation was caused to the outbreak of the modern revolt against the Hebraic and medieval catholician prohibition of usury. Because Luther asserted that the human was free, under no obligation to observe dead Mosaic ordinances. He explained that the Deuteronomic commantment on usury was not intented to take place of the civil law or to supplant existing secular authorities. The age of the German reformers is the time of Deuteronomy's crisis and demise. Luther applauded the Deuteronomic discrimination. He insisted that God allowed the Hebrews to take usury from alien peoples not because usury was meritorious or a part of the common law, but because He wished thus to indicate His wrath against the Gentiles. Melanchton's views on the traffic in annuities are much more than those of Luther. Melanchton's formula implies the increasing bifurcation of human relations into distinct spheres: one, the world of friendship and free services; the other, the world of commercial intercourse and economic calculus. Zwingli (1484-1531) , like Luther and Melanchthon, seems loathe to concede that a strict prohibition of usury might be inferred from Scriptures. But in spite of this they don't expressly depart from the ethic of brotherhood. Martin Bucer (1491-1551) says persons may rightly claim ten per cent interest under the law. According to him, the objections to usury depend on the Old Testament apply not to all increments on loans, but properly to bitting usury upon usury.
2010-01-01T00:00:00Z