Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C13/S2 (2011)http://hdl.handle.net/20.500.12397/52832024-03-29T02:10:49Z2024-03-29T02:10:49ZBASINA YANSIMALARIYLA "1952 AMATÖRLÜK OLAYI" VE TÜRK SPORUNDA AMATÖRLÜKÖZSOY, Selamihttp://hdl.handle.net/20.500.12397/56692020-06-16T12:44:50Z2011-01-01T00:00:00ZBASINA YANSIMALARIYLA "1952 AMATÖRLÜK OLAYI" VE TÜRK SPORUNDA AMATÖRLÜK
ÖZSOY, Selami
Günümüzde bir meslek haline gelen sporculuğun amatörlük ve profesyonellik sınırları belirsiz hale gelmiş durumdadır. Pek çok spor dalında, yasal olarak amatör görünen bazı sporcuların, toplumda kazancı yüksek kabul edilen meslek sahiplerinden daha fazla gelir elde ettiği bilinmektedir. Bu araştırmada spordaki amatörlük kavramı, Türkiye'de 1948 Londra Olimpiyatları'nda kazandıkları madalyaların ardından kendilerine sunulan ödülleri kabul ettikleri gerekçesiyle Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından amatörlükleri onaylanmayan güreşçiler hakkında alınan karar bağlamında değerlendirilmiştir. Araştırmada 1948 Londra ve 1952 Helsinki Olimpiyatları dönemindeki Akşam, Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet ve Vatan gazetelerinde yayınlanan haber ve yorumlar taranmıştır. Haber ve yorumlardan alıntılar yapılarak yaşanan gelişmeler kronolojik olarak anlatılmıştır. Sonuç olarak Londra Olimpiyatları'nın ardından gazetelerde sporculara ödüller verilirken amatörlük kuralının zedelenmemesi için sıkça uyarılar yapıldığı görülmüştür. 1952 Helsinki Olimpiyatları öncesinde Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nin aldığı karar, gazetelerdeki haber ve yorumlarda sert bir şekilde eleştirilmiştir. Bu karar, sonraki süreçte çok tartışılmış, aradan geçen 50 yılda olimpiyatlarda amatörlük anlayışının değişmesiyle dayanağını büyük ölçüde kaybetmiştir. Sportsmanship, a profession in today's world, has its amateurism and professionalism lines intertwined. Sportsmen legally seen as amateurs in many sports fields are known to earn more than the professionals accepted to be in the high earning range. The study investigates the concept of amateurism in sports in the context of the decision taken for wrestlers and athlete whose amateur status was not approved by the Turkish National Olympics Committee since the above mentioned sportsmen had accepted presents in 1948 London Olympics after they earned medals. The study reviewed the news and comments published in newspapers Akşam, Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet and Vatan in the period of 1948 London and 1952 Helsinki Olympics. According to the results, papers published that sportsmen were often given warnings about not to damaging the amateurism rule while they were presented with awards. The decision taken by the Turkish National Olympics Committee prior to 1952 Helsinki Olympics were criticized harshly in the news and comments published in those newspapers. The decision taken by the Turkish National Olympics Committee prior to 1952 Helsinki Olympics was discussed considerably during and after the games. It can be argues that this decision has lost its rationale by the changes in the concept of amateurism in Olympics in the 50 years that passed by.
2011-01-01T00:00:00ZTHE DUALITY OF HOPE AND DESPAIR: THORNTON WILDER'S APOCALYPTIC VISION IN THE SKIN OF OUR TEETHERSÖZ KOÇ, EVRİMhttp://hdl.handle.net/20.500.12397/56682020-06-16T12:44:50Z2011-01-01T00:00:00ZTHE DUALITY OF HOPE AND DESPAIR: THORNTON WILDER'S APOCALYPTIC VISION IN THE SKIN OF OUR TEETH
ERSÖZ KOÇ, EVRİM
Thornton Wilder's The Skin of Our Teeth is one of the earliest precursors of apocalyptic themes in modern American drama. The play, written in 1942 when America was plunging into the enormity of World War II, criticizes the progress of humanity, life struggle, unity of American family, rise of technology and war using apocalypse as a metaphor. The focus of the play is on the Antrobuses—a typical American family with two children and a maid who have to survive apocalypses such as the glacier, the deluge and the war respectively in three acts. The recurrent image of apocalypse reveals a sense of both an ending—despair and a new beginning—hope. This study examines Wilder's apocalyptic vision in The Skin of Our Teeth by comparing it to the traditional form of apocalypse which contains the duality of hope and despair. Thornton Wilder'ın Ramak Kaldı adlı eseri modern Amerikan tiyatrosunda kıyamet temalarının en erken öncülerinden biridir. 1942 yılında Amerika İkinci Dünya Savaşı'nın büyüklüğünün içine dalarken yazılan oyun, kıyameti bir benzetme olarak kullanarak, insanlığın gelişmesini, yaşam mücadelesini, Amerikan ailesinin bütünlüğünü, teknolojinin yükselişini ve savaşı eleştirir. Oyunun odak noktası üç perdede sırasıyla buzul, tufan ve savaş gibi kıyametlerden sonra hayatta kalmak zorunda olan, iki çocuk ve bir hizmetçiden oluşan tipik bir Amerikan ailesi Antrobus'lardır. Tekrarlanan kıyamet imgesi hem bir sonu—umutsuzluğu hem de yeni bir başlangıcı—umudu açığa vurur. Bu çalışma Wilder'ın Ramak Kaldı oyunundaki kıyamet imgelemini, umut ve umutsuzluk ikilemini kapsayan geleneksel kıyamet yapısı ile karşılaştırarak incelemektedir
2011-01-01T00:00:00ZDENİZCİLİK EĞİTİMİNDE ETKİN ÖĞRENME ORTAMI OLUŞTURMADA BİREYSEL ÖĞRENME STRATEJİLERİNİN ÖNEMİKALKAN, MUSTAFAhttp://hdl.handle.net/20.500.12397/56672020-06-16T12:44:50Z2011-01-01T00:00:00ZDENİZCİLİK EĞİTİMİNDE ETKİN ÖĞRENME ORTAMI OLUŞTURMADA BİREYSEL ÖĞRENME STRATEJİLERİNİN ÖNEMİ
KALKAN, MUSTAFA
Denizciliğin ayırt edici özelliği, çok disiplinli donanımla uluslararası çalışma ortamında sürdürülmesidir. Bu belirgin özellik, deniz taşımacılığının işletme yönetimi boyutunu üstlenen karadaki uzantısında da, denizde yük ve yolcu hareketinin teknik seyir boyutunu üstlenen güverte ve gemi makine dairesindeki uzantısında da geçerlidir. Ayrıca, işletme yönetimi ile teknik seyir noktalarının etkin ve verimli işbirliği oluşturmalarında da, çok disiplinli donanım ve uluslararası özellik, deniz taşımacılığında genel performans belirleyici öneme sahiptir. Sözü edilen ayırt edici özellik, denizcilik eğitimine de yansıtılmak durumundadır. İlgili eğitim ortamının da, çok disiplinli donanım ve uluslararası ortam özelliklerinin gereklerini yerine getirmelidir. Bu gereklerden birinin "bireysel öğrenme stratejileri" olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı, söz konusu stratejilerin etkili ve verimli denizcilik eğitimindeki önemini irdelemek ve tartışmaktır. Bu amaç doğrultusunda, Richard M. Felder ve Barbara A. Soloman tarafından hazırlanan (http://www4.ncsu.edu/unity/lockers/users/f/felder/public/ILSdir/styles.htm) 44 maddelik "Öğrenme Stilleri ve Stratejileri" konulu anketin Türkçeye uyarlanmış şekli uygulanmıştır. Çalışmanın ilgili bölümlerinde, anket verileri hem akademik personel hem de lisans düzeyinde denizcilik öğrenimi görmekte olan öğrenciler açısından karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonunda, ilgili literatür taraması ve anket sonucu elde edilen veriler ışığında, denizcilik eğitiminde bireysel öğrenme stratejilerinin etkin değerlendirilmesi için öneriler geliştirilmiştir. The distinctive nature of shipping is that it is carried out in an international environment involving multidisciplinary knowledge. This unique characteristic is valid at both the land-based side of shipping management issues and the navigational side involving deck operations as well as engineering operations. In both sides of shipping the basic performance indicators are closely related with the extent of international and multidisciplinary competencies. Such a distinctive nature is also to be considered in maritime education and training activities. In other words, the environment provided for such activities is to comply with the requirements of the distinctive nature of shipping. Individual learning styles and strategies is thought to be one of the requirements in question. The purpose of this study is to discuss the impacts of individual learning styles and strategies on maritime education and training. To do this, the individual learning styles questionnaire prepared by Richard M. Felder and Barbara A. Soloman is utilized (http://www4.ncsu.edu/unity/lockers/users/f/felder/public/ILSdir/styles.html) the Turkish version of this questionnaire has been conducted through both the students and the instructors of a maritime education institution. The detailed findings gained through this conduction are discussed and shared throughout the sections of this study supplemented by a thorough literature review.
2011-01-01T00:00:00ZBELEDİYERLERDE BİREYSEL PERFORMANS DEĞERLENDİRME: İZMİR İLİ İLÇE BELEDİYELERİNİN İNCELENMESİCoşkun, BayramŞEKERCİOĞLU, Lale Sanem http://hdl.handle.net/20.500.12397/56662020-06-16T12:44:50Z2011-01-01T00:00:00ZBELEDİYERLERDE BİREYSEL PERFORMANS DEĞERLENDİRME: İZMİR İLİ İLÇE BELEDİYELERİNİN İNCELENMESİ
Coşkun, Bayram; ŞEKERCİOĞLU, Lale Sanem
Günümüzde kamu ve özel yönetim alanında çalışanların performansının değerlendirilmesi önemli bir konu olarak görülmektedir çünkü etkin bir performans değerlendirme sistemi üretilen iş veya hizmetin niteliğini de arttırmaktadır. Aynı olgu vatandaşların yaşam kalitesi açısından önemli hizmetler üreten belediyeler için de geçerlidir. Belediyeler genel olarak kamu yönetiminde geçerli olan personel değerlendirme sistemine tabidir. Bu sistemde memur statüsünce çalışanlar için öngörülen bir değerlendirme işlemi olmakla birlikte, sözleşmeli statüde ve işçi statüsünde çalışanlar için belirlenen standart bir yöntem bulunmamaktadır. Bu çalışmada performans değerlendirme ile ilgili temel teorik bilgiler ele alındıktan sonra, kamu personel rejimi için geçerli olan yapı tanıtılacaktır. Bunu takiben İzmir ili belediyelerinde yürütülen ve onların personele yönelik performans değerlendirme faaliyetlerini belirleme ve değerlendirme amacını güden bir alan araştırması kapsamında elde edilen bir takım veri ve bulgular belirtilerek değerlendirilecektir. Performance evaluation of workers in both public sector and private sector is seen as a significant case today because an effective performance evaluation system increases the quality of goods and services produced. Same concept is valid for the municipalities, which are serving tasks considerable in terms of citizen's quality of life. Municipalities are generally subject to the personnel evaluation system, which is current in public administration. In this system; there is a prescribed evaluation process for the officer personnel, but not a standard method decided for contracted staff or the worker personnel. In this study, the notional intelligence on performance evaluation will be discussed. Then, the structure in force for public servants regime will be introduced. Following that, the data and findings will be declared and examined which were achieved by a field survey based on the purpose of analyzing the performance evaluation activities towards personnel in municipalities of Izmir
2011-01-01T00:00:00Z