Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, C23/S3 (2009)http://hdl.handle.net/20.500.12397/28452024-03-29T11:23:52Z2024-03-29T11:23:52ZCavernous Artery Stenosis Detected By Penile Doppler Ultrasonography As A Predictor Of Coronary Artery Disease: A Case ReportDEMİR, ÖMERArgun, LeylaDemir, TevfikGÜLCÜ, AYTAÇSEÇİL, MUSTAFAÇÖMLEKÇİ, ABDURRAHMANEsen, A. Adilhttp://hdl.handle.net/20.500.12397/28722020-06-16T12:44:37Z2009-01-01T00:00:00ZCavernous Artery Stenosis Detected By Penile Doppler Ultrasonography As A Predictor Of Coronary Artery Disease: A Case Report
DEMİR, ÖMER; Argun, Leyla; Demir, Tevfik; GÜLCÜ, AYTAÇ; SEÇİL, MUSTAFA; ÇÖMLEKÇİ, ABDURRAHMAN; Esen, A. Adil
An association between Coronary Artery Disease (CAD) and Erectile Dysfunction (ED) has been described. We aimed to show that cavernous artery stenosis may be an important predictor of a silent but serious CAD. A 56-year-old man who had moderate ED was evaluated for risk factors. He had several vascular risk factors for ED and CAD including age, smoking, hypertension, hyperhomocysteinemia and hyperlipidemia. His penile colour Doppler ultrasonography revealed multiple stenotic area in the right cavernous artery. His treadmill exercise test showed significant changes. Then, coronary angiography was performed and it showed the patient had doublevessel CAD. Findings of atherosclerotic plaques in cavernosal arteries with penile Doppler ultrasonography may be address subclinical coronary artery stenosis in patients with ED. Koroner arter hastalığı ile erektil disfonksiyon arasındaki ilişki belirgindir. Bu yazıda kavernozal arter darlığının sessiz fakat ciddi koroner arter hastalığını gösterebileceğinin ortaya konulması amaçlandı. Orta şiddette erektil disfonksiyon yakınması olan 56 yaşındaki hasta risk faktörleri açısından değerlendirildi. Hastanın yaş, sigara, hipertansiyon, hiperhomosisteinemi ve hiperlipidemi olmak üzere çok sayıda vasküler risk faktörü vardı. Penil Doppler ultrasonografide sağ kavernozal arterde çok sayıda darlık saptandı. Treadmill egzersiz testinde belirgin değişiklikleri olan hastanın yapılan koroner anjiografisinde iki damarda stenoz saptandı. Erektil disfonksiyonlu hastalarda penil Doppler ultrasonografi ile kavernozal arterlerde saptanan aterosklerotik plaklar subklinik koroner arter hastalığı habercisi olabilir.
2009-01-01T00:00:00ZKüçük İnsizyonla Radikal Sistektomi Ve Genişletilmiş Lenfadenektomi: Ön Değerlendirme ASLAN, GÜVENhttp://hdl.handle.net/20.500.12397/28712020-06-16T12:44:37Z2009-01-01T00:00:00ZKüçük İnsizyonla Radikal Sistektomi Ve Genişletilmiş Lenfadenektomi: Ön Değerlendirme
ASLAN, GÜVEN
Amaç: Kasa invazif mesane kanserlerinde radikal sistektomi altın standart tedavidir. Bu ameliyat açık teknikle uygulandığında göbek üstü ve altını içine alan uzun insizyonlar yapılmaktadır. Bu durum ameliyat sonrası dönemde insizyonel herni, inguinal herni, yara yeri açılması gibi pek çok tıbbi ve kozmetik problemlere yol açmaktadır. Daha küçük insizyonların genişletilmiş lenfadenektomi ve üriner diversiyona olumsuz etkisi olup olmayacağı konusunda yeterli veri yoktur. Çalışmamızda göbek altı küçük median insizyonla radikal sistektominin güvenliği ve uygulanabilirliği araştırılmaktadır. Gereç ve yöntem: Açık teknikle radikal sistektomi ardışık olarak 6 (5 erkek 1 kadın) hastaya uygulandı. Tüm hastalara umblikus hızasından simfizis pubise doğru 10-14 cm longitudinal median insizyon uygulandı. Urakus tam olarak çıkarıldı ve ana vasküler yapılar rahatlıkla ortaya konabildi. Tüm hastalara diversiyon tekniği olarak ortotopik veya ileal loop uriner diversiyon ve üst sınır inferior mezenterik arter olacak şekilde genişletilmiş lenfadenektomi yapıldı. Bulgular: Operasyonun toplam süresi ortalama 251 dakika olarak kaydedildi. Hastalarda intraoperatif herhangi bir komplikasyon görülmedi. Ortalama kan kaybı 625 cc olarak kaydedildi. Ortalama 18 adet lenf nodu çıkarıldı. Hastalarda barsak hareketleri ortalama 2. gün yerine geldi. Hastalar ortalama 10. gün hastaneden taburcu edildi. Takiplerde postoperatif 3. ayda herni gözlenmedi. Sonuç: Küçük insiyonla "minilaparotomi" radikal sistektomi onkolojik prensiplere uygun, kozmetik avantaj sağlayan, cerrahi teknikte kısıtlamaya yol açmayan güvenli bir seçenektir. Objective: Radical cystectomy is the gold standard treatment for muscle invasive bladder cancer. Long median surgical incision has been blamed to be certain disadvantage for open tecnhique resulting incisional hernia, inguinal hernia,wound healing difficulties and cosmetic problems. To our knowledge no clear data exist forthe feasibility of small incisions for cystectomy and lymphadenectomy. In our study we serach the feasibilito of radical csytectomy with small incisions. Material and method: Minilaparotomy radical cystectomy was performed consecutively in 6 patients (5 male 1 female). Patients underwent cystectomy using 10-14 cm median longitudinal incision over symphisis pubis. Complete excision of urachus and exposure of major vessels easily achieved. All patients underwent extended lymphadenectomy having inferior mesenteric artery upper border of lymphadenectomy. Ileal loop or ortotopic urinary diversion was applied to all. Results: Total operation time was 251 minutes and no intraoperative complication was observed. Average blood loss was 625 cc. Average 18 lymph nodes were removed. Bowel functions were restored on average postoperative day 2 and patients were discharded on average postoperative day 10. Conclusion: Small incision radical cystectomy is a safe surgical option without compromising the oncological principles. This technique does not limit surgical extension and provides good cosmesis.
2009-01-01T00:00:00ZPrematür Ejakülasyon Hastalarinin Klinik Ve Demografik Özelliklerinin DeğerlendirilmesiDEMİR, ÖMERCİHAN, Ahmet KEFİ, AYKUTESEN, AHMET ADİLhttp://hdl.handle.net/20.500.12397/28702020-06-16T12:44:37Z2009-01-01T00:00:00ZPrematür Ejakülasyon Hastalarinin Klinik Ve Demografik Özelliklerinin Değerlendirilmesi
DEMİR, ÖMER; CİHAN, Ahmet ; KEFİ, AYKUT; ESEN, AHMET ADİL
Amaç: Çalışmamızda Prematür Ejakülasyon (PE) tanısı konulan hastaların klinik ve demografik özelliklerinin incelenmesi amaçlandı. Gereç ve yöntem: Kliniğimize erken boşalma nedeniyle Ocak-Haziran 2004 tarihleri arasında başvuran 53 hasta çalışmaya alındı. Hasta bilgilerine, cinsel işlev bozuklukları için oluşturulmuş Microsoft Access veri tabanından ulaşıldı. İlk cinsel ilişkiden itibaren PE yakınması olanlar Primer (PPE), yakınması daha sonra başlayan hastalar Akkiz PE (APE) olarak kabul edildi. Her iki grup yaş, eş yaşı, evlilik süresi, sünnet yaşı, nokturnal kontinans yaşı, PE süreleri, ilk koitus yaşı, ejakülasyon latans zamanı, ön sevişme süreleri, sistemik hastalıkları, uluslar arası prostat semptom skoru (IPSS), uluslar arası erektil fonksiyon indeksi (IIEF) ve Amerikan Ulusal Sağlık Örgütüprostatit (NIH-prostatit) skorları açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Primer PE'li 27, APE'li 26 hastanın ortalama yaşları, sırasıyla 50,6 ± 12,3 (27-70 yıl) yıl ve 53,5 ± 10,4 (32-68 yıl) yıl olarak saptandı. Çalışmaya alınan hastaların 39'unda (%74) erektil disfonksiyon varlığı saptandı. Çalışmaya alınan hastaların ortalama sünnet yaşı 5,7 ± 2,6 (1-14) yıl, ilk koitus yaşı 19,0 ± 2,7 (13-29) yıl idi. Her iki grup arasında yaş, eş yaşı, evlilik süresi, sünnet yaşı, nokturnal kontinans yaşı, PE süreleri, ilk koitus yaşı, ejakülasyon latans zamanı, ön sevişme süreleri, IPSS, IIEF alt grupları ve NIH-prostatit skorları açısından anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Sistemik hastalık varlığı primer PE grubunda 9 hastada (%32) APE grubunda ise 19 hastada (%68) saptandı (p 0.05). Of the 53 patients 14 (74%) had erectile dysfunction. Mean circumcision age of the total 65 patients was 5.9 ± 2.8 (range 1-14) years. First coitus age was 19.4 ± 3.1 (range 13-29) years. There were no significant differences between two groups in the mean of age, partners' age, marriage duration, circumcision age, nocturnal continence age, first coitus age, ELT, foreplay duration, IPSS, IIEF doamins and NIHprostatitis scores. The presence of systemic disease was detected in 9 patients (32%) in PPE group and 19 patients (68%) in APE group (p<0.05). The most common detected diseases were diabetes and cardiovascular diseases. Conclusion: Our results showed that the majority of the patients with PE had ED. The co occurrence of PE and ED should be questioned in patients admitted to an andrology outpatient clinic who had the history of cardiovascular diseases and diabetes mellitus.
2009-01-01T00:00:00ZA Case Of Apert Syndrome Presented With Ventricular Septal DefectERÇAL, MURAT DERYAMeşe, TimurTavlı, VedideDEMİRPENÇE, Savaş http://hdl.handle.net/20.500.12397/28662020-06-16T12:44:37Z2009-01-01T00:00:00ZA Case Of Apert Syndrome Presented With Ventricular Septal Defect
ERÇAL, MURAT DERYA; Meşe, Timur; Tavlı, Vedide; DEMİRPENÇE, Savaş
Apert syndrome is a congenital malformation syndrome which is associated withcraniosynostosis, craniofacial anomalies, syndactyly and congenital heart defects.Several cardiovascular abnormalities including atrial septal defect, ventricular septaldefect or patent ductus arteriosus were reported in 10% of the patients with Apertsyndrome. Herein, we report a case of Apert syndrome with ventricular septal defectdiagnosed at 2-month-old age and aim to emphasize the clinical and laboratoryfeatures of Apert syndrome in the light of this case. We also aim to attract the attentionof the pediatricians to the careful cardiologic examination in every newly diagnosedcase of Apert syndrome for early detection of possible heart defects.Apert sendromu, kraniyosinostoz, kraniyofasyal anomaliler, sindaktili ve konjenital kalpdefektleri ile giden bir konjenital malformasyon sendromudur. Apert sendromluhastaların %10'unda atriyal septal defekt, ventriküler septal defekt veya patent duktusarteriozus gibi çeşitli kardiyovasküler anormallikler bildirilmiştir. Bu yazıda 2 aylıkkentanı alan ventriküler septal defektli bir olgu sunuyor ve bu olgunun ışığında Apertsendromunun klinik ve laboratuar özelliklerini vurgulamayı amaçlıyoruz. Ayrıca yenitanı alan her Apert semdromlu olguda, olası kardiyak defektlerin erken teşhisi içindikkatlı bir kardiyak muayene yapılmasının gerekliliğine çocuk hekimlerinin dikkatiniçekmeyi amaçlıyoruz.
2009-01-01T00:00:00Z