Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, C9/S2 (2007)http://hdl.handle.net/20.500.12397/24352024-03-29T02:19:43Z2024-03-29T02:19:43ZBETONARME YAPILARIN SİSMİK PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİUÇAR, TANERDÜZGÜN, MUSTAFAhttp://hdl.handle.net/20.500.12397/25002020-06-16T12:44:35Z2007-01-01T00:00:00ZBETONARME YAPILARIN SİSMİK PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ
UÇAR, TANER; DÜZGÜN, MUSTAFA
In this study, determination of the performance levels of structural systems by the Capacity Spectrum Method and the Displacement Coefficients Method, which are used to determine performance levels of structures by considering structural capacity obtained from pushover analysis is intended. For this purpose, five-storey reinforced concrete 3D frame system structures having the same floor plan are considered in the analysis. Also, to observe the differences in the performance levels, a sample structure having same story heights in the first phase and then first story height is increased in order to examine the weak story irregularity is taken into consideration. Structures are designed in accordance with Turkish Standards (TS 500) and the Turkish Earthquake Code. Life safety (LS) structural performance level is chosen as a target for the sample structures under a design earthquake that may be exceeded in a 50-year period with 10 percent probability. The capacity curves of the sample structures are obtained from pushover analysis and their performance levels are determined by the Capacity Spectrum Method and the Displacement Coefficients Method. Bu çalışmada yapı sistemlerinin artımsal itme analizi ile belirlenen yapısal kapasitesini esas alan ve yapıların performans seviyesinin belirlenmesinde kullanılan Kapasite Spektrumu Yöntemi ve Deplasman Katsayıları Yöntemi ile performans seviyelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, kat planları aynı olan beş katlı betonarme çerçeveli sistemli yapılar dikkate alınmıştır. Ayrıca performans seviyelerindeki farklılıkları görmek üzere seçilen yapının önce tüm katları aynı yükseklikte tasarlanmış, daha sonra zemin kat yükseklikleri arttırılarak ortaya çıkan zayıf kat düzensizliğinin etkisi irdelenmeye çalışılmıştır. Yapılar, TS 500 ve DBYBHY 2007 kuralları çerçevesinde tasarlanmıştır.Kullanılan yapı sistemleri için 50 yıllık süreç içinde aşılma olasılığı %10 olan tasarım depremi etkisi altında can güvenliği (CG) performans seviyesi hedeflenmiştir. Artımsal itme analizi ile yapıların kapasite eğrileri elde edilmiş ve Kapasite Spektrumu Yöntemi ve Deplasman Katsayıları Yöntemi ile performans seviyeleri belirlenmiştir.
2007-01-01T00:00:00ZFARKLI İŞLEVLİ MİMARİ YAPILARDAKİ ATRİUM MEKANI ÜZERİNE BİR İNCELEME UZUN, İncihttp://hdl.handle.net/20.500.12397/24992020-06-16T12:44:35Z2007-01-01T00:00:00ZFARKLI İŞLEVLİ MİMARİ YAPILARDAKİ ATRİUM MEKANI ÜZERİNE BİR İNCELEME
UZUN, İnci
Günümüzdeki anlamıyla merkezi, yapıyı organize eden ve günışığı alan mekanlar olarak adlandırılan atriumların kökeni oldukça eskiye dayanmaktadır. Atriumlar, yapının mekansal kurgusu açısından önemli bir işleve sahiptir. Atriumlar, yapı içinde ortak mekan oluşturmakta, yönlendirme ve dolaşım mekanı olmaları, iklimlendirme ve aydınlatma özellikleri, ekonomik işlevleri ve sembolik ifadeleri ile kamusal mekan özelliklerine sahip olmalarına karşın, farklı yapı türlerinde bu işlevlerin önem dereceleri ve mekan özellikleri değişiklik gösterebilmektedir. Atrium mekanı en çok kamu yapıları, ofisler, oteller, kültür-eğitim ve sağlık yapıları gibi çok sayıda insan tarafından kullanılan yapılarda görülmektedir. Atriumlar, yapının dolaşım ve yönlendirme sisteminin daha iyi okunmasını, mekanlar arası işlevsel farklılıkların ve ilişkilerin daha iyi algılanmasını sağlamaktadırlar. Atriumlar, içinde bulundukları yapılar için doğal ışık kaynağı olmakta, mekana ferahlık kazandırmakta ve ısı korunumu sağlamaktadırlar. Today's atriums are defined as "central, organising, daylighted, interior" spaces, its roots go back to ancient times. Atriums have public space, orientation, circulation functions, climatization, lighting, economical advantages and symbolic values but these properties can have different importances and levels for different kinds of buildings. Atrium is a space mostly seen in buildings which are used by large amounts of people like public buildings, offices, hotels, cultural, education and health care facilities. Atrium is a space that can provide many physical, social and economical functions in the building. An atrium space makes the orientation and circulation systems easily read; makes the spatial relationships and functional differences well perceived. Atriums are sources of natural light and air, keeps energy and provides refreshing spaces in the building.
2007-01-01T00:00:00ZMADENCİLİKTE REKÜLTİVASYON VE DOĞA ONARIMIŞİMŞİR, FERHANPAMUKÇU, ÇAĞATAYÖZFIRAT, M.KEMALhttp://hdl.handle.net/20.500.12397/24982020-06-16T12:44:35Z2007-01-01T00:00:00ZMADENCİLİKTE REKÜLTİVASYON VE DOĞA ONARIMI
ŞİMŞİR, FERHAN; PAMUKÇU, ÇAĞATAY; ÖZFIRAT, M.KEMAL
Yurt dışında açık ocak madenciliği sonrasındaki doğa onarımı konusunda teorik ve uygulamaya yönelik çok sayıda çalışma olduğu halde bu konu, ülkemizde nisbeten yenidir ve konu ile ilgili olarak kullanılan tanım, terim ve sözcüklerde bir iç içe geçme dikkati çekmektedir. Bu çalışmada, ilk olarak, ifade karmaşasını önlemek ve ortak bir terminoloji oluşturulmasına yardımcı olmak amacıyla dünya literatütünde kullanılan terimlerden ve tanımlardan bazıları açıklanarak anlatılacaktır. Daha sonra ise rekültivasyonun günümüz madenciliğindeki gerekliliği anlatılacaktır. Son kısımda ise doğa onarım kavramı işlenecek ve doğa onarımının aşamaları ayrıntılı olarak aktarılacaktır. Although there are many studies abroad that are forwarded to the theoretical and practical issues of nature restoration following open pit mining, this topic is relatively novel in our country and a complexity and an interference has been observed between definitions, words and terminology regarding the reclamation of mines. In this study, first of all, some of the worldwide terms and definitions will be explained here in order to prevent expression complication and to form a common terminology. Then, the necessity of mine reclamation will be told. In the latter part, the concept of nature restoration will be dealt and the phases of nature restoration will be profoundly stated.
2007-01-01T00:00:00ZZEYTİNYAĞI ENDÜSTRİSİ ATIKSULARININ ULTRAFİLTRASYON VE NANOFİLTRASYON MEMBRANLARIYLA ARITILABİLİRLİĞİÖZER, ADEMAkdemir, Ezgi Oktavhttp://hdl.handle.net/20.500.12397/24972020-06-16T12:44:35Z2007-01-01T00:00:00ZZEYTİNYAĞI ENDÜSTRİSİ ATIKSULARININ ULTRAFİLTRASYON VE NANOFİLTRASYON MEMBRANLARIYLA ARITILABİLİRLİĞİ
ÖZER, ADEM; Akdemir, Ezgi Oktav
Bu çalışma kapsamında, ön arıtılmış karasu numunesinin membran filtrasyon ile arıtılabilirliği incelenmiştir. Deneysel çalışmalarda, iki ayrı ultrafiltrasyon membranı (JW ve MW membranı) ve bir nanofiltrasyon membranı (DK membranı) kullanılmıştır. Basınç, besleme debisi ve membran tipinin süzüntü akısı ve membran kirlenmesine olan etkileri çalışma kapsamında incelenmiştir. En yüksek süzüntü akısı MW membranı ile 200 l/sa debide ve 4 bar basınçta elde edilirken, en yüksek giderme verimlerine DK membranının kullanımıyla ulaşılmıştır. DK membranı ile elde edilen KOİ, TOK; AKM, yağ ve gres konsantrasyonları sırasıyla 1600 mg/l, 948 mg/l, 40 mg/l, 80 mg/l'dir. In this study, the membrane filtration of pretreated olive oil mill wastewater was investigated by using three membranes. Two of membranes used were ultrafiltration membranes (JW and MW membranes) and the other one was nanofiltration membrane (DK membrane). The effects of main operating parameters (transmembrane pressure, feed flow rate and membrane type) on the permeate flux and membrane fouling were examined. The highest permeate flux were obtained with the MW membrane with Qf=200 l/h flow rate and TMP=4 bar, while the highest removal efficienciess were obtained with the DK membrane. COD, TOC, SS, oil and grease concentrations of DK membrane effluent were 1600 mg/l, 948 mg/l, 40 mg/l, 80 mg/l, respectively.
2007-01-01T00:00:00Z