Abstract:
Amaç: Her ne kadar obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ve dürtü denetim bozuklukları (DDB) farklı bozukluklarsa da her iki rahatsızlığın merkezinde istenmeyen tekrarlayıcı düşünce ve davranışların baskılanmasındaki bozulma yer almaktadır (Hollander, Wong, 1995; Grant ve ark. 2008). Karşıt kutuplarda yer aldığı varsayılan dürtüsellik obsesif kompulsiflik ve mükemmeliyetçilik boyutları OKB hastalarında aynı anda bulunabilmektedir (Li, Chen, 2007). Bu araştırmanın amacı; OKB'ye eşlik eden dürtüselliğin ve mükemmeliyetçiliğin, hastaların bilişsel ve motor inhibisyon yetisi ile dikkat mekanizması üzerindeki olası etkilerini nöropsikolojik ve elektrofizyolojik olarak incelemektir. Hipotez: Çalışmanın ana hipotezi; hasta grubun dürtüsellik, obsesif kompulsiflik ve mükemmeliyetçilik puanlarının sağlıklı kontrollere kıyasla daha yüksek olacağı ve buna paralel olarak da hasta grubun nöropsikolojik testlerdeki performansının sağlıklı kontrollere göre daha düşük ve testler sırasındaki frontal korteks aktivitesinin daha yüksek olacağıdır. Yöntem: Çalışmamıza Dokuz Eylül Üniversitesi, psikiyatri polikliniğinde OKB tanısı almış 32 hasta ve bu hastalara yaş, cinsiyet ve eğitim düzeyi gibi demografik özellikler açısından eşleştirilmiş 29 sağlıklı kontrol katılmıştır. Katılımcılar psikiyatri servisinde Kısa Uluslararası Nöropsikiyatrik Görüşme (MINI), Yale-Brown Obsesif Kompulsif Bozukluk Değerlendirme Ölçeği (Y-BOCS), Hamilton Depresyon ve Anksiyete Derecelendirme Ölçekleri (HAM-D, HAM-A), Padua Envanteri (PE), Çok Boyutlu Mükemmeliyetçilik Ölçeği (ÇBMÖ), Barrat Dürtüsellik Ölçeği (BDÖ) ve balon testi puanları çerçevesinde klinik açıdan değerlendirilmiştir. Daha sonra katılımcılar Biyofizik Anabilim Dalı Beyin Biyofiziği Araştırma Laboratuvarı'nda zihinsel esneklik, dikkat kaydırma, tepki baskılama gibi yetileri ölçen ve özellikle prefrontal korteksi aktive eden nöropsikolojik testleri (bas/basma ve dikotik dinleme testi) uygularken, Near-Infrared Spektroskopi (NIRS) yöntemiyle frontal korteks aktivitelerinde meydana gelen kan akımı değişiklikleri kaydedilmiştir. Bulgular: Ölçek bulgularına göre hasta grubun düşüncesel dürtüsellik, mükemmeliyetçilik toplam, kendine yönelik mükemmeliyetçilik ve kişiden beklenen mükemmeliyetçilik puanları sağlıklı kontrollere göre daha yüksek iken; hasta ve sağlıklı grubun dürtüsellik genel, motor dürtüsellik, plansızlık ve diğerlerine yönelik mükemmeliyetçilik puanları arasında fark bulunamamıştır. Nöropsikolojik bulgular her iki grubun da dikotik dinleme testinde sağ kulak avantajı gösterdiğini fakat bilişsel inhibisyon yetisini ölçen son oturumda hasta grubun sağlıklı kontrollere kıyasla daha düşük performans sergilediğini ortaya koymuştur. Motor inhibisyon yetisini ölçen bas/basma testinin performans puanı ortalamaları ise gruplararasında farklılaşmamaktadır. Son olarak elektrofizyolojik bulgular, hipotezin aksine, hasta grubun görevler esnasında hiperfrontalite sergilemediğini göstermiştir. Hasta ve sağlıklı grubun görevler sırasındaki frontal korteks aktiviteleri arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Sonuç: Bulgulara baktığımızda literatürde daha önce de belirtildiği gibi OKB hastalarının düşüncesel boyutta bir dürtüsellikten (Ettelt ve ark. 2007) ve şiddetli bir mükemmeliyetçilikten (Lee ve ark. 2009) yakındığını görüyoruz. Bu iki karakteristik boyut bir arada bulunduğunda hastayı; her daim dürtülerini kontrol eden ve algılarına güvenmeyen bir klinik görünüme sokmaktadır. Mükemmeliyetçilik puanları arttıkça kompulsiyon şiddeti de artmaktadır (Bhar ve Kyrios 1999). Bunun yanı sıra hastalar daha önce de literatürde belirtildiği gibi inhibisyon yetilerinde bozulma yaşamaktadırlar (Westenberg, 2007; Ayçiçeği, 2003), fakat bu bozulmanın bilişsel mi yoksa davranışsal düzeyde mi olduğu henüz yeterince açığa kavuşturulmamış bir konudur. Bizim bulgularımız OKB hastalarının motordan ziyade bilişsel inhibisyon yetisinde bozulma yaşadığını vurgular niteliktedir. Bu ayırımı yapmak hastalığın prognozu için önem arz etmekte ve terapi seçeneklerini de farklılaştırmaktadır. Son olarak çalışmamızın elektrofizyolojik bulguları, literatürde OKB ve DDB birlikteliği ile ilgili önerilen hiper ve hipofrontalite hipotezini (Hollander, Wong, 1995) destekler nitelikte değildir. Bunun bir nedeni örneklemi oluşturan hastaların %75'inin antiobsesif psikiyatrik tedavi altında olması, diğer bir nedeni de örneklemin sayı itibariyle evreni temsil gücünün az olması olabilir. Objective: Although obsessive compulsive disorder (OCD) and impulse control disorders (ICD's) have certain differences from each other, they share the dimension of impaired inhibition of intrusive, repetitive thoughts and behaviors. Both impulsivity and perfectionism dimensions -which is thought to be an opposite dimension to impulsivity- is frequently seen in OCD patients. The aim of this research is to investigate neuropsychological and electrophysiological effects of impulsivity and perfectionism dimensions in OCD patients on their cognitive - motor inhibition and attention mechanisms. Hypothesis: Our main hypothesis is that impulsivity and perfectionism scores of OCD group will be higher than healthy control group and accordingly the neuropsychological performance of OCD group will be lower and frontal cortex activity during tests will be higher than control group. Method: 32 patients, which consulted to Psychiatry Department of Dokuz Eylül University Hospital and 29 healthy controls matched them as age, gender and education level have attended to our research. All of the participants have been evaluated with Mini International Neuropsychiatric Interwiev (MINI), Yale-Brown Obsessive Compulsive Scale (Y_BOCS), Hamilton Rating Scale for Depression and Anxiety (HAM-D, HAM-A), Padua Inventory (PI), Multi-dimentional Perfectionism Scale (MPS), Barrat Impulsivity Scale (BIS) and on the Baloon Test. Blood flow changes occuring in frontal cortex of participants are recorded while they were performing the neuropsychological tests in which "cognitive flexibility", "attention shifting" and "motor inhibition" are measured and which activate especially prefrontal cortex, in brain biophysic research laboratory at Biophysic Department. Results: There were no significant difference between OCD patients and control group on Barrat Impulsivity Scale total score, motor impulsivity and nonplanning subscale scores of BIS and other-oriented perfectionism subscale scores of MPS. However, as expected, attentional impulsivity subscale scores of BIS, total Multi-dimentional Perfectionism Scale scores, and self-oriented and socially prescribed perfectionism subscales of MPS were higher in OCD patients than healthy controls. Nuropsychological results of this study have pointed out that both patient and control groups showed ‘right ear advantage' on dichotic listening tasks. Performance of OCD group was worse than control group on the last task of dichotic listening, which is designed to measure the ability of cognitive inhibition. In opposition to literature, motor inhibition scores of OCD patients were not worse than controls on go/nogo tasks. Finally, contrary to the hypothesis, electrophysiological findings have presented that OCD group didn't showed hyperfrontality during these tasks. There were no significant difference between OCD and control groups on frontal cortex activity during the tasks. Conclusion: Along with the findings of this research we argued that OCD patients suffer from attentional impulsivity (Ettelt et al. 2007) and perfectionism at pathological levels (Lee et al. 2009). The suffering OCD patients clinically seemed that they were trying to control their urges all of the time and don't trust their own perceptions. In addition, the severity of their compulsions increase with their perfectionism scores (Bhar and Kyrios 1999). Our findings support our hypothesis and the results of some further research (Westenberg, 2007; Ayçiçeği, 2003) showing that inhibitory functions of OCD patients are impaired. However it is still a matter of debate whether the problem is a cognitive or motor disinhibition. Our results represent that OCD patients suffer from a cognitive disinhibition rather than a motor disinhibition. Differentiation of inhibitory functions as ‘cognitive and motor' appears very important for the prognosis and rehabilitation of the disorder. Finally, suggested hypothesis about hyper- and hypofrontality in OCD and ICD patients (Hollander and Wong, 1995) haven't been supported by the results of this research. First, the small sample size and secondly the fact that 75% of OCD patients were under anti-obsessive drug treatment could be reasons of this discrepancy.