dc.description.abstract |
Kentsel yapılanma pratiğinin bir parçası olan yer oluşturma kavramı ve ona eklemlenen estetik değer olgusunun günümüz kentlerindeki yansımaları ele alındığında, ”˜yer oluşturma ilkeleri' ve yine mekana tasarım boyutunda katılan ”˜estetik değer'in bugünün pratiğinde arka planda kaldığı yorumu yapılabilecektir. Göz ardı edilen bu ilkesel yaklaşımların kentlerin imaj ve kimlikli yapısına zarar vererek, kentsel kaliteden yoksun mekanlar oluşturacağı düşüncesi ile çalışma kapsamında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke deneyimlerinden faydalanarak söz konusu ilkelerin mekan'ı yer'e dönüştürme başarısı üzerine tariflediği yöntem ele alınmak istenmektedir. Her iki ülke deneyimininde kendine özgü koşulları, farklı planlama süreçleri ve kendi öz değerleri olduğu kabulu ile her bir temsil kendi içlerinde bağımsız olarak değerlendirilmekte, birebir eşleştirme yapılmamaktadır. Çalışmada benimsenen bu yöntem ile kentlerin yer oluşturma ve kent estetiği kapsamlarındaki deneyimlerinin ”˜kendi içlerinde' nasıl bir bütünlüğe ve işleyiş sistemine sahip olduğu tartışılarak, mevcut deneyimlerin ne tür ilkesel kurgulara olanak verebileceği sonucuna varılmaktadır.Bu tartışmalar sonucunda varılan noktada ise, her iki deneyimin sahip olduğu sosyal, ekonomik, toplumsal nitelikler ile yasal ve yönetsel dayanaklar, bölgeye özel geliştirilen strateiler değerlendirilerek; gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kentsel gelişim ve planlama pratiği arasındaki farklılaşmalar, mevcut kurumsal yapı, toplumsal değerlerin kentsel mekan üzerindeki yansımaları, mekansal pratik ve estetik değer algılarına ilişkin tespitlere ulaşılmaktadır. The concept of ”œplacemaking” and the fact that aesthetic values influences our cities have to be considered important in urbanization practice. However, when the current conditions of cities are evaluated, it can seen that ”œplacemaking principles” do not influence the urbanization process and that aesthetic values in design process are being neglected in our cities. These forgotten principles and lack of sensitive approaches harms the urban image, city identy and creates spaces lacking urban quality. Consequently with the help of different experiences of the developed and the developing countries, achievements of these ”œplacemaking principles” and methodology needs to be evaluated. Two cities from two different countries have been designated as case areas within the context of the thesis. With the acceptation that both countries have different experiences, local conditions, planning processes and different values of both cases are evaluated as unique and independent cases. Within this methodology, both cities' placemaking and urban aesthetic experiences are debated within their own whole and their mechanisms are analyzed. In this way, the differences between present experiences and the principles resulting from different urban formation can be seen. Social, economic and public characteristics, legal and administrative grounds, and local strategies have been evaluated after these arguments. The urbanization processes, city planning practices and existing institutions have been analyzed and the differences between the developed and the developing countries are questioned. Consequently, some ambiguous points are revealed about the reflections of social values and social aesthetic perceptions on urban spaces and spatial practice. |
en_US |