dc.description.abstract |
AMAÇ: Pulmoner tromboembolide (PTE), kazanılmış risk faktörleri dışında, kalıtsal trombofili varlığının PTE gelişiminde ve rekürrensinde pay sahibi olduğu düşünülerek, PTE tanısıyla tedavi görmüş ve görmekte olan hastalarda genetik risk faktörleri varlığının araştırılması amaçlandı. METOD: 2006-2009 yılları arasında hastanemizde PTE tanısı almış 281 hastanın hastane bilgilerine ulaşıldı. Önceden kalıtsal trombofili varlığına bakılmış veya dışlama kriterlerini karşılayan hastalar çalışmaya alınmadı. Telefonla aranılan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 90 hasta araştırmaya dahil edildi. Çağırılan hastaların anamnezleri alındı ve demografik özellikleri kaydedildi. Hastaların kanları alınarak, bu örneklerden aktive protein C rezistansı (APCR), protein C, protein S, antitrombin (AT) III, Faktör VIII düzeyleri ile, Faktör V Leiden (FVL), Protrombin G20210A (PTM) ve metilen tetrahidrofolat redüktaz (MTHFR C677T ve A1298C) gen mutasyonları hastane laboratuvarlarında çalışıldı. BULGULAR: 42 erkek (% 46.7) ve 48 kadından (% 53.3) oluşmakta olan hasta grubunun yaş ortalaması 62.6 + 13,4 idi. En çok araştırılan genetik risk faktörleri olan FVL ile PTM mutasyonları, AT III, protein C ve S eksikliği toplam hastaların % 30'unda görüldü (FVL mutasyonu: % 19.1, PTM G20210A :% 3.4, ATIII eksikliği: % 1.1, protein C eksikliği : % 5.7, protein S eksikliği: % 13.6). Kalıtsal trombofili pozitifliği açısındanæ derin ven trombozu varlığı, tromboemboli aile öyküsü olup olmaması gibi alt gruplar arasında anlamlı fark yoktu. PTE nüksü olan 10 hastada (% 12.2) tromboemboli rekürrensi ile protein S eksikliği arasında anlamlı ilişki mevcuttu (p = 0.040). Protein C serum düzeyi ise, bu alt grupta ilk kez PTE geçirmiş hastalara göre anlamlı olarak düşük bulundu (p = 0.049). İkinci tromboemboli atağı olan hastaların tümünde en az bir genetik risk faktörünün varlığı dikkat çekiciydi. Kanser hastalarında FVL ve PTM mutasyonları yüksek iken, operasyon veya immobilizasyon risk faktörlerinde kalıtsal trombofili varlığı düşük olarak bulundu. SONUÇ: Genetik risk faktörleri, tüm PTE hastalarında yüksek oranlarda saptanmıştır. Protein C ve S eksikliğinin, PTE nüksünde rol oynayan genetik risk faktörleri arasında yer alabileceği sonucuna varılmış olup bu genetik markerların olası bir nüks ihtimalini öngörmesi açısından hastalarda araştırılabileceği kanaatine varılmıştır. PTE gelişen hastalarda en az bir kalıtsal trombofili varlığının olması hastada nüks gelişebileceğinin göstergesi olabilir. Eşlik eden DVT ve ailede PTE öyküsü bulunmasının, kalıtsal trombofili varlığıyla ilişkisi olmadığı gözlendi. Operasyon veya immobilizasyon risk faktörlerinde kalıtsal trombofili araştırılması öncelikli değildir. Kanser hastalarında FVL ve PTM mutasyonları yüksekliği dikkate alınmalıdır. AIM: Besides acquired risk factors, inherited thrombophilias were thought to play an important role in the etiology of pulmonary embolism (PE) and its recurrence. It was aimed to research the presence of genetic factors in PE patients with a past or ongoing medical treatment for PE. METHODS: We reached the hospital data of 281 patients objectively diagnosed as PE between 2006 and 2009. The patients who were already detected about genetic risk factors for PE or met the exclusion criteria were excluded. 90 patients who accepted to join the study were calledæ anamnesis about PE history and demographic characteristics were recorded. The screening for thrombophilia included mutations of Factor V Leiden, prothrombin G20210A, MTHFR C677T and A1298Cæ the serum levels of anithrombin III, protein C, protein S, factor VIII and activated protein C resistance. RESULTS: 42 male (46.7 %) and 48 female (53.3%) patients had a mean age of 62.6 + 13,4. The main inherited thrombophilias (FVL, PTM mutations, AT III, protein C and S deficiencies) were found in 30 % of all cases (FVL: 19.1 %, PTM G20210A : 3.4 %, ATIII deficiency: 1.1 %, protein C deficiency : 5.7 %, protein S deficiency: 13.6 %). There were no statistically significant results in subgroups of patients combined with deep venous thrombosis (DVT), and family history of PE about presence of inherited thrombophilias. A significant association between recurrence of PE (10 patients-12.2 %) and protein S deficiency was established (p = 0.040). Serum protein C level was also significantly lower in the subgroup of recurrent PE patients (p = 0.049). It was remarkable that all patients with PE recurrence had minimum one type of inherited thrombophilias. While FVL and PTM mutations were high in cancer patients, the presence of inherited thrombophilia was low in PE patients with risk factors of surgery and immobilization. CONCLUSION: Genetic risk factors were found high in PE patients. It was found that protein C and S deficiencies may play role in PE recurrence, so routine screening for protein C and S may predict about the recurrence of PE. The presence of a genetic risk factor (at least one) can be a sign for possible recurrence of PE. DVT combined with PE or the family history of PE didn't seem to be related with inherited thrombophilias. Surgery and immobilization were thought not to have priorities for the detection of genetic risk factors in PE. The high percentages of FVL and PTM mutations in cancer patients with PE should be considered. |
en_US |