DSpace Repository

Kasım 2007-Aralık 2010 tarihleri arasında deütf kardiyoloji ad'da perkütan koroner girişim yoluyla ilaç salınımlı stent implante edilen hastaların demografik ve klinik verilerinin retrospektif olarak incelenmesi

Show simple item record

dc.contributor.author AYTEK ŞİMŞEK, MUSTAFA
dc.date.accessioned 2015-11-27T16:28:24Z NULL
dc.date.available 2015-11-27T16:28:24Z NULL
dc.date.issued 2011
dc.identifier.uri http://hdl.handle.net/20.500.12397/13040 NULL
dc.description.abstract Giriş ve Amaç: Semptomatik koroner arter hastalığının tedavisinde İSS kullanımı gittikçe artan ve yeni gelişmelere açık bir alandır. Özellikle yeni geliştirilen stentler ve kullanılan teknolojiler işlem başarılarını arttırmayı ve işlem sonrası takipte yaşanabilecek komplikasyonları azaltmayı amaçlamaktadır. Çalışmamızda Aralık 2007-Kasım 2010 tarihleri arasında İSS implante edilmiş hasta verileri retrospektif olarak incelenerek, hastaların demografik ve klinilk verileri, işlem yapılan koroner lezyon ve işlem özellikleri, takipte saptanan kardiyovasküler komplikasyon oranları ve bu faktörlerin birbirleri ile olan ilişkilerinin saptanması amaçlanmıştır. Metod: Çalışmamızda 1 Kasım 2007 ile 31 Aralık 2010 tarihleri arasında DEÜTF Kardiyoloji ABD'da perkütan girişim yoluyla İSS implante edilmiş 221 hastanın verileri değerlendirildi. Veriler DEÜTF kateter rapor arşivi, hastane kayıt sistemi ve hastalar ile telefon yoluyla görüşülerek elde edildi. Hastaların demografik ve klinik verileri, işlem yapılan lezyon özellikleri, işlem teknikleri, takipte gelişen kardiyovasküler komplikasyonlar belirlendi. Takipte gelişen kardiyovasküler komplikasyonlar ile belirli hasta grupları arasında ilişki istatistiksel olarak incelendi. Bulgular: 1 Kasım 2007 ile 31 Aralık 2010 tarihleri arasında DEÜTF Kardiyoloji ABD'da perkütan girişim yoluyla İSS implante edilmiş 241 hasta çalışmaya dahil edildi. 9 hasta dosya bilgilerine erişilemediği için, 11 hasta telefon ve hastane bilgisayar kayıt sistemi yoluyla takip verilerine ulaşılamadığı için çalışmadan çıkarıldı . Ortalama takip süresi 24,6 ± 11,0 olarak saptandı. 34 hastaya aynı seansta iki adet ilaç salınımlı stent implantasyonu uygulandı. Hastaların 165 tanesi (% 74,7) erkek, 56 tanesi (% 25,3) kadındı. Hastaların yaş ortalaması 62,3 ± 10,3 olarak saptandı. 68 hasta (% 30,8) stabil angina pektoris tanısı ile işleme alınmışken, akut koroner sendrom tanısı olan hasta sayısı 153'tü (% 69,2). Akut koroner sendrom içinde en fazla hasta sayısı 60 (% 27,1) ile kararsız angina pektoris (UAP) tanı grubundaydı. 145 işlemde (% 56,8) lezyon lokalizasyonu sol ön inen arter (LAD), 4 işlemde (% 1,5) sol ana koroner arter (LMCA), 11 işlemde (% 4,3) ise safen ven grefti (SVG) olarak saptandı. İşlem yapılan lezyonların 15 tanesi (% 5,9) in stent restenoz, 15 tanesi (% 5,9) bifurkasyon, 11 tanesi ( % 4,3) ise kronik total okluzyondu. 20 adet lezyona (% 7,8) SSS, 94 adet lezyona (% 36,9) ZSS, 133 adet lezyona (% 52,1) ESS ve 8 adet lezyona (% 3,1) biyolimus salınımlı stent (BSS) implante edildi. Takipte gelişen komplikasyonlar incelendiğinde 53 hastada (% 23,9) MAKO geliştiği tespit edildi. 5 adet (% 2,2) ölüm, 2 adet (% 0,9) non fatal Mİ ve 48 adet (% 21,7) kardiyovasküler nedenli hastaneye yatış saptandı. Toplam 23 hastada (% 10,4) herhangi bir damara revaskülarizasyon saptandı. 6 hastada (% 2,7) KABG mevcuttu. Hipertansiyon, diyabet ve hiplerlipidemi varlığı ile MAKO arasında anlamlı ilişki saptandı ( p değerleri sırasıyla 0,03; < 0,001 ve 0,041). Hastaların sahip olduğu risk faktörü sayısı ile MAKO arasında anlamlı ilişki saptanmıştır ( p: 0,001). Hastalar sahip riskli( üçten az risk faktörü) ve görece yüksek riskli (üç ve daha fazla risk faktörü) şeklinde iki gruba ayrıldığında görece yüksek riskli grupta anlamlı olarak daha fazla MAKO saptanmıştır (p < 0,001). Stent çapı, stent uzunluğu, referans damar çapı, lezyon uzunluğu ve stenoz değeri ile MAKO gelişimi karşılaştırıldığında, lezyon uzunluğu ile MAKO gelişimi arasında anlamlı ilişki saptandı. ( p: 0,049) İşlem endikasyonu ile MAKO gelişimi karşılaştırıldığında UAP tanısı ile işleme alınan hastalarda diğer tanı gruplarına göre anlamlı olarak daha fazla MAKO saptandı (p: 0,017). İn stent restenoza işlem yapılan hastalarad anlamlı olarak daha fazla MAKO görüldü (p: 0,033) MAKO ile ilişkili parametrelerin çoklu regresyon analizi ile incelenmesinde, diyabet varlığı ve in stent restenoza işlem yapılmış olması MAKO gelişimi için bağımsız ön gördürücüler olarak saptandı. Sekonder sonlanım noktası olarak seçilen herhangi bir damar revaskülarizasyon ile aile öyküsü varlığı, risk faktörü sayısı, koroner arter hastalığı öyküsü varlığı, UAP tanısı ile işlem yapılmış olması ve in stent restenoza işlem yapılmış olması arasında anlamlı ilişki mevcuttu ( tüm durumlar için p < 0,05) Sonuç: Çalışmamızda saptanan demografik ve klinik verileri, işlem ve lezyon özellikleri daha önce yayımlanan çalışmalara benzerdir. Hipertansiyon, diyabet ve hiperlipidemi gibi kardiyovasküler risk faktörleri ile MAKO gelişimi arasında anlamlı ilişki saptanmıştır ayrıca hastaların risk faktörü sayısı ile de MAKO gelişi arasında anlamlı ilişki mevcuttur. Kullanılan stent tipleri ile MAKO gelişimi arasında anlamlı ilişki mevcut değildir. Sekonder sonlanım noktası olarak seçilen herhangi bir damar revaskülarizasyon ile aile öyküsü varlığı, risk faktörü sayısı, koroner arter hastalığı öyküsü varlığı, UAP tanısı ile işlem yapılmış olması ve in stent restenoza işlem yapılmış olması arasında anlamlı ilişki mevcuttur. Kulanılan stent tipleri ile takipte herhangi bir damara revaskülarizasyon arasında anlamlı ilişki mevcut değildir. Introduction and objective: Use of drug eluting stents in treatment of symptomatic coronary heart disease increases dramatically and it is a field of rapid development. Especially newly developed stents and technologies aim to improve procedural success and reduce the complications seen in follow up period. İn our study data of drug eluting stent implanted patients between november 2007 and december 2010 is retrospectively examined and demographical and clinical data, features of procedures and treated coronary lesions, cardiovascular complication rates in follow up and relationship between these factors are studied. Method: In our study, data of 221 patients treated with drug eluting stents via percutaneous coronary intervention in Dokuz Eylul University Faculty of Medicine Department of Cardiology between 1 November 2007 and 31 December 2010 is examined. Data is obtained from catheter reports archive, hospital database system and from patients via telephone route. Demographical and clinical data, features of treated coronary lesions, procedural techniques, cardiovascular complications during follow up are determined. Relationship between cardiovascular complications during follow up and certain patient groups statistically examined. Results: 241 patients treated with drug eluting stents via percutaneous coronary intervention in Dokuz Eylul University Faculty of Medicine Department of Cardiology between 1 November 2007 and 31 December 2010 are included in the study. 20 patients are excluded due to loss of clinical and follow up data. Data of remaining 221 patients is reviewed. Mean follow up period was 24,6 ± 11,0 months. 34 patients had 2 drug eluting stents for two distinct lesions in the same setting. 165 of patients (74.7 %) were male and 56 were female (25.3 %). Mean age was 62.3 ± 10.3. 68 patients (30.8 %) had a diagnosis of stable angina pectoris whereas 153 patients (69.2 %) were diagonosed as acute coronary syndrome. In acute coronary syndrome majority of patients were diagnosed as unstable angina pectoris (60 patients-27.1 %). 145 treated lesions (56.2%) were in left anterior descending artery, 4 lesions (1.5%) were in left main coronary artery and 11 (4.3 %) were in saphenous vein grafts.15 of treated lesions (5,9 %) were in stent restenosis, 15 (5.9 %) were bifurcation lesions, 11 (4.3%) were chronic total occluisons. 20 lesions (7.8 %) were treated with sirolimus eluting stents (SES), 94 (36.9%) with zotarolimus eluting stents (ZES), 133 (52.1%) with everolimus eluting stents (EES) and 8 (3.1 %) with biolimus eluting stents (BES). When follow up complications were examined, 53 patients (23.9 %) are detected with major adverse cardiovascular event (MACE). 5 deaths (2.2%), 2 non fatal myocardial infarctions (0.9%) and 48 cardiovascular hospitalizations (21.7%) occured during follow up. In 23 patients (10.4%) revascularisation for any coronary vessel was observed. 6 patients (2,7%) had coronary artery by pass graft (CABG) surgery. Statistically significant relationships between cardiovascular risk factors such as hypertension, diabetes and hyperlipidemi and MACE were observed ( p values: 0.03, < 0.001 and 0.041 respectively). There is also a significant relationship between risk factor number and MACE (p: 0.001). When the patients are divided into relatively low risk ( patients with less than three risk factors) and relatively high risk ( patients with three and more risk factors) groups, in high risk group MACE rate was significantly higher. When teh effect of stent diameter, stent length, reference vessel diameter, lesion length and stenosis value on MACE rate is studied, a significant relationship between MACE rate and lesion length is observed (p: 0.049). When indications of procedures and MACE rate are compared, patients with an indication of unstable angina pectoris had significantly more MACE than others (p: 0.017). Patients with in stent restenosis had significantly more MACE than other patients (p: 0.033). Multivariate regression analysis of parameters related with MACE showed that diabetes and stent implantation for in stent restenosis are independent risk factors predicting MACE. Also there were significant relationships between family history, risk factor number, personal history of coronary artery disease, an indication of unstable angina pectoris, stent implantation for in stent restenosis and revascularization of any coronary artery which was secondary end point. ( p values for all the circumstances are below 0.05) Conclusion: Demographical and clinical data observed in our study is paralel to other data published previously. There were significant relationships between hypertension, hyperlipidemia, diabetes and MACE rate. Also risk factor number and MACE rate are significantly related. There's no significant relationship between stent types and MACE rate. there were significant relationships between family history, risk factor number, personal history of coronary artery disease, an indication of unstable angina pectoris, stent implantation for in stent restenosis and revascularization of any coronary artery which was secondary end point en_US
dc.language.iso tr en_US
dc.publisher Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi en_US
dc.subject Koroner arterioskleroz=Coronary arteriosclerosis - Koroner arterler=Coronary arteries - Koroner anjiyografi=Coronary angiography en_US
dc.title Kasım 2007-Aralık 2010 tarihleri arasında deütf kardiyoloji ad'da perkütan koroner girişim yoluyla ilaç salınımlı stent implante edilen hastaların demografik ve klinik verilerinin retrospektif olarak incelenmesi en_US
dc.title.alternative Retrospective study of demographical and clinical data of patients treated with drug eluting stents via percutaneous coronary intervention in dokuz eylul university faculty of medicine cardiology department between november 2007 and december 2010] en_US
dc.type Thesis en_US


Files in this item

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

Search DSpace


Advanced Search

Browse

My Account