Abstract:
Giriş ve amaç: Akut koroner sendrom (AKS ) bir çok kalıtımsal ve edinsel risk faktörleri ile ilişkilidir. İnflamasyonun miyokardiyal iskemide önemli bir oynadığı gösterilmiştir. Bu nedenle beyaz küre (BK) sayımı AKS tanılı hastalarda inflamatuvar durumu değerlendirmek için basit ve ucuz yöntem olarak düşünülebilir. Artmış beyaz küre sayısı kardiyovasküler risk ile ilişkili bulunmuştur ancak hangi alttip riski daha çok belirtmektedir bilinmemektedir. AKS'de risk sınıflaması için kullanılan risk skorlama yöntemlerinin yeterli doğrulukta olduğu ve klinik değerlendirmeden daha iyi sonuçlar verdiği gösterilmiştir. Ancak bu risk skorlama yöntemleri komplike ve yüksek oranda değişiklik gösteren parametreler içermektedir. Bu açıdan bakıldığında bu hastaların risk sınıflaması açık noktalar içermektedir ve gösterilmiş bu yüksek risk özellikleri yeni ve daha pratik parametreler ile geliştirilmeye ihtiyaç göstermektedir. Başvuru sırasındaki ayrımsal WBC sayımından değerlendirilen nötrofil / lenfosit oranı ( NLR ) günlük klinik karar vermede yardımcı bir parametre olabilir. Bu çalışmada AKS tanılı hastalarda başvuru sırasında değerlendirilen NLR'nin kötü kardiyovasküler sonuçları ve mortaliteyi öngördürücü özelliği değerlendirilmeye çalışılmıştır. Metod: Haziran - Kasım 2009 tarihleri arasında DEÜTF Kardiyoloji AD'da akut koroner sendrom tanısı (anstabil anjina pektoris / ST-segment yükselmesi olmayan AKS / ST-segment yükselmeli AKS ) ile tedavi görmüş 209 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar NLR'ye göre düşük ( <3,0 ), orta ( 3,0-4,7 ) ve yüksek ( >4,7 ) olmak üzere 3 grup altında değerlendirildi. Hastaların başvuru bulguları, laboratuvar değerleri ve GRACE ve TIMI risk skorları kaydedildi ve hastane içi mortalite, 6. ay ve taburculuk sonrası mortalite ve kardiyak nedenli hastane yatış NLR grupları arasında karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların ortalama yaşı 63 idi. NLR ile SKB ( p=0,003 r=-0,206 ) DKB (p=0,001 r=-0,224 ), LVEF ( p=0,001 r=-0,222 ) arasında anlamlı negatif korelasyon olduğu saptandı. NLR ile CRP ( p=0,001 r=0,238 ) troponin I (p=0,000 r=0,499 ), CKMB ( p=0,000 r=0,550 ) arasında anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü. NLR ile başvuru GRACE skoru ( p=0,000 r=0,496 ) taburculuk GRACE skoru (p=0,000 r=0,368 ) arasında anlamlı pozitif korelasyon, STEMI TIMI risk skoru ile NLR arasında sınırda anlamlı pozitif korelasyon saptandı ( p=0,054 r=0,134 ). Hastane içi mortalite ve 6.ay ve tüm takip sürecinde mortalite ve kardiyak nedenli hastaya yatışlarda NLR grupları arasında fark saptanmadı. Sonuç: Mortalite ve kardiyak nedenli yatışlarda gruplar arasında fark saptanmamış olsa da başvuru bulguları ve GRACE/TIMI risk skorları ile anlamlı korelasyon saptanmış olması literatürdeki sonuçları destekler niteliktedir. Introduction and purpose: Acute coronary syndrome ( ACS ) is associated with many hereditary and acquired predisposing factors. It has been recently shown that inflammation may play a role in myocardial ischemia. Hence, the white blood cell ( WBC ) count provides a simple and inexpensive method for assesment of inflammatory status in patients with ACS. An elevated WBC count has been associated with cardiovascular risk, but which leukocyte subtype carries this risk is uncertain. The risk scores for evaluating the cardiovascular outcomes in patients with ACS has been validated but these scores contains multiple comlicated and variable parameters. Hence the risk classification of the patients with ACS is inadequite, it requires improving with new and practical parameters. The aim of this study was to invastigate the utility of admission neutrophil / lympocyte ratio ( NLR ) in predicting the likelihood of poor outcomes in patients with ACS. Method: A total of 209 consecutive patients admitted to the Cardiology Department, Dokuz Eylul Universty Medicine Faculty hospital with the diagnosis of ACS from June 2009 to November 2009 were included in this study. Patients were divided into tertile groups, low (<3.0 ) intermediate (3,0-4,7 ) high (>4,7 ) according to the NLR . The admitting findings, laboratory values, GRACE and TIMI risk scores was recorded and in-hospital mortality, and the total mortality/hospitalisation due to cardiovasculary complications after discharge evaluated in three NLR groups. Results: : The mean age of patients included in this cohort was 63 years. Between NLR and SPB ( p=0,003 r=-0,206 ) DBP (p=0,001 r=-0,224 ), LVEF ( p=0,001 r=-0,222 ) significant negative correlation founded. Between NLR and CRP ( p=0,001 r=0,238 ) troponin I (p=0,000 r=0,499 ), CKMB ( p=0,000 r=0,550 ) significant positive correlation founded. Between NLR and admisson GRACE score ( p=0,000 r=0,496 ) discharge GRACE score (p=0,000 r=0,368 ) significant positive correlation founded, The correlation between STEMI TIMI risk score and NLR was nearly significant ( p=0,054 r=0,134 ). There was no difference in mortality neither in hospitalisation due to cardiovasculary complications between NLR groups. Conclusion : Although there was no difference in mortality neither in hospitalisation due to cardiovasculary complications between NLR groups, the findings of significant correlation between NLR and admitting findings and GRACE/TIMI risk scores, supports the data from the previous studies.