Abstract:
Amaç: Rekürrent anterior dislokasyon görülen omuzlarda, cavitas glenoidalis'in antero-inferior kenarında kemik kaybı saptanmaktadır. Bu omuzlarda, defektin büyüklüğü, omuz instabilitesinin derecesini etkilemektedir. Bu nedenle, processus coracoideus transferindeki temel problem, kemik grefti ihtiyacının olup olmadığıdır ve bu da bir ölçüde cavitas glenoidalis'teki defektin büyüklüğü ile ilişkilidir. Processus coracoideus transferi sonrasında, bu yöntemin cavitas glenoidalis'in yüzey alanına olan etkisini kantitatif olarak belirlemek gerekir. Bundan dolayı, bu çalışmanın amacı, kadavra omuzlarında, omuz instabilitesinin cerrahi tedavi yöntemlerinden olan processus coracoideus transferinin, cavitas glenoidalis'in yüzey alanına olan etkisininin saptanmasıdır. Çalışma tasarımı: Kadavra, laboratuvar çalışması. Gereç ve yöntem: Omuz diseksiyonu yapılan otuz kadavra scapulasında, cavitas glenoidails'in antero-inferior kısmında %21'lik ve %34'lük kemik defekti oluşturuldu ve daha sonra Latarjet yöntemi uygulandı. Her bir cavitas glenoidalis'in, milimetrik ölçek kullanılarak, Canon 400B (55 mm objektif) fotoğraf makinası ile, defekt öncesi ve Latarjet yöntemi sonrası, yüzey alanlarının fotoğrafları çekildi. Bu fotoğraflar bilgisayara aktarıldı. UTHSCSA Image Tool 3.0 bilgisayar programı kullanılarak, cavitas glenoidalis'in yüzey alanları hesaplandı. Bulgular: Cavitas glenoidalis'in defekt öncesi alanı ortalama 969,98 + 129,95 mm2 idi. %21 ve % 34'lük defekt alanlarına uygulanan Latarjet yöntemi sonrası, cavitas glenoidalis'in alanı, sırasıyla, ortalama 1133,80 + 119,65 mm2 ve 1006,50 + 110,69 mm2 olarak ölçüldü. %21 ve % 34'lük defekt oluşturulan vakalarda, defekt öncesi ve Latarjet yöntemi sonrası, cavitas glenoidalis'in yüzey alanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptandı (sırasıyla, p=0.000 ve p=0.025). Sonuç: Processus coracoideus transferi (Latarjet yöntemi), cavitas glenoidalis'in yüzey alanını anlamlı olarak arttırmaktadır. Background: Bone loss of the anteroinferior rim of the glenoid is observed in shoulders with recurrent anterior dislocation. In such shoulders, the size of the defect affects the degree of shoulder instability. Thus, before coracoid process transfer procedures are attempted, the need for bone grafting is a major clinical concern and depends at least partly on the size of the glenoid defect. After the coracoid process transfer is performed, the effect of this procedure on surface area of the glenoid cavity is need to be quantified. The purpose of this study, therefore, was to determine the effect of coracoid process transfer on surface area of the glenoid cavity of cadaveric shoulders in the surgical procedures of shoulder instability. Study Design: A cadaveric laboratory study. Methods: After the shoulder dissection, osseous defects of 21% and 34% of anteroinferior part of the glenoid surface area were created stepwise in 30 cadaveric scapulae, and Latarjet procedure was performed, respectively. Intact and postoperative surface area of the glenoid cavities were photographed, with Canon 400B (55 mm objective) and with a scale placed next to each specimen to indicate its relative size on the photographs. The images were loaded on a computer. The surface area of the photoghraphed glenoid cavities were calculated with use of UTHSCSA Image Tool 3.0 software. Results: The mean surface area of intact glenoid cavity was 969,98 + 129,95 mm2. The postoperative mean surface area of 21% and %34 defective glenoid cavity were 1133,80 + 119,65 mm2 and 1006,50 + 110,69 mm2, respectively. There was a statistically significant difference between the means of surface area of intact glenoid cavity and postoperative surface area of 21% and %34 defective glenoid cavity, (p=0.000, p=0.025; respectively). Conclusion: Coracoid process transfer (Latarjet procedure) significantly increases surface area of glenoid cavity.