Abstract:
Maastricht Anlaşmasıyla AB'nin kuruluşunu takip eden süreçte Avrupa bütünleşmesinin ivme kazanmasına paralel olarak Batı Avrupa'da bölgeselleşme eğilimleri de artmıştır. Bu süreçte bölgelerin Avrupa bütünleşmesinin itici gücü ve aktörleri oldukları - veya olmaları gerektiği - yolundaki "Bölgeler Avrupası" söylemi özellikle uluslarüstü çevrelerce kabul görüp desteklenmiştir. Bölgelerin bütünleşmenin aktörleri oldukları yolundaki varsayım doğası itibariyle uluslararası niteliklere sahip olan Avrupa bütünleşmesinde bölgeselleşmenin dinamiklerine daha yakından bakmayı ve uluslararası nitelikleri devam eden çok düzeyli bir sistemde ulusaltı birimlerin konumunu ilgili kuramsal yaklaşımlar ışığında değerlendirmeyi gerektirmektedir. Bu noktadan hareketle çalışma iki temel amaca yönelmiştir: Avrupa bütünleşmesinde bölgeselleşmenin temel dinamiklerini ve aralarındaki karşılıklı etkileşimi ortaya koymak; bu dinamikler arasında yer alan bölgesel birimleri uluslararası ilişkiler kuramının temel savları ışığında ve aktör temelli bir analiz çerçevesinde değerlendirerek açıklayıcı-tanımlayıcı bir yaklaşım geliştirmek. Bu amaçlar doğrultusunda hem tarihsel ve jeopolitik arkaplanı itibariyle diğer Batı Avrupa devletlerinin asgari müştereklerini bünyesinde barındıran, hem de günümüzde AB'de gözlenen bölgeselleşme hareketleri bakımından merkezi bir konuma sahip bulunan ve bu yönüyle "Avrupa jeopolitiğinin laboratuarı" olarak nitelendirilen İtalya'nın deneyimi temel alınmıştır. Bir durum çalışması olarak incelenen İtalya'ya ilişkin gözlem ve verilerden yola çıkarak Batı Avrupa çapında geçerli sonuçlara ulaşma çabası kaçınılmaz olarak karşılaştırmalı bir yaklaşımı beraberinde getirmiş, dolayısıyla çalışma içinde diğer Batı Avrupa ülkelerinin deneyimlerine de yer vermek gerekmiştir. Bu doğrultuda öncelikle kuramsal ve kavramsal çerçeve çizilerek Avrupa bütünleşmesinin genelinde bölgeselleşmeye ilişkin olarak getirilen düzenlemeler ele alınmış, ardından erken aşamalarından itibaren bütünleşme sürecine katılan Batı Avrupa ülkelerinin deneyimleri incelenmiştir. Daha sonra çalışmanın odak noktasını oluşturan İtalya deneyimi ele alınarak çalışmanın bulguları kuramsal bir yaklaşım ışığında değerlendirilmeye çalışılmıştır. Along with the acceleration of European integration following the Maastricht Treaty, tendencies towards regionalisation in Western Europe have gained momentum. In this process, the discourse on "Europe of the regions" has come to the fore and has been supported especially at supranational level, with the presumption that the regions are - or are supposed to become - actors of the European Integration. Given the fact that the integration process is still international in nature, this presumption requires a closer look at the dynamics of regionalisation in European integration, taking the actor-based theoretical approaches into consideration and focusing on sub-national units. Departing from this point, the main purposes of the study are as follows: to find out the main dynamics of regionalisation in European integration and the interaction among each other; to develop an explanatory-descriptive approach in the light of the main premises of the international relations theory assessing the role of regional units as sub-national dynamics. The study was based on the Italian experience, which reflects the common traits of other Western European states in terms of historical and geopolitical background. Besides, as a result of its recent phases of regionalisation, Italy holds a central position in field of regionalisation debates and hence is referred to as "geopolitics laboratory of Europe". The effort to reach general results to be valid for Western Europe has inevitably brought about a comparative approach and relevant experiences of other Western European states have been included into the study. Thus, after having put the theoretical and conceptual framework along with the main arrangements regarding regionalisation in Western Europe, particular cases of regionalisation have been briefly accounted for. Then the case of Italy has been focused on with details and the findings of the study were formulated as a theoretical approach.