Abstract:
Cinsiyet ayrımcılığı konusunun, Avrupa Birliği (AB) istihdam ve sosyal politikasında ortaya çıkışı, üç temel evrede gerçekleşmiştir. İlk evre, işgücünün sosyal maliyetinin denkleştirilmesi amacıyla, Roma Antlaşması'nda kadın ve erkek çalışanlara yönelik olarak eşit iş için eşit ücret ilkesinin düzenlenmesiyle başlamıştır. Eşit davranma ilkesi temelinde sınırlı bir gelişim gösteren bu anlayış, zamanla yerini ikinci evreyi oluşturan fırsat eşitliğine ve işgücü piyasasında daha az temsil olunan cinsiyet lehine önlemler alınmasını içeren olumlu ayrımcılık kurumuna bırakmıştır. Günümüzde AB istihdam ve sosyal politikasında gelinen son evre, kadın erkek eşitliğinin, cinsiyette anayol yaklaşımı vasıtasıyla tüm Birlik faaliyetlerinde uygulanmasıdır. Kadın erkek eşitliği, AB'nin Birincil ve İkincil Hukuk düzenlemeleri ve Avrupa Topluluğu Adalet Divanı içtihat hukukunda, sosyal politika alanındakine koşut bir dönüşüm geçirmiştir. Bu çerçevede, kadın erkek eşitliği artık ekonomik ve sosyal amacının ötesinde, temel bir hak olarak algılanmaya ve işgücü piyasasının dışındaki alanlarda da uygulanmaya başlamıştır. AB'nin geçirdiği bu dönüşüm esasen, Birliğin küresel düzeydeki ekonomik rekabetinin gerektirdigi ekonomik temelli ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır. Küreselleşme sürecinde AB'nin eş zamanlı olarak, hem hızlı şekilde artan ve yaşlanmakta olan nüfusu nedeniyle işgücü piyasasındaki açığı kapaması, hem de azalan doğum oranlarının artmasını sağlaması gerekmektedir. Bu çerçevede kadın erkek eşitliğine ilişkin düzenlemeler vasıtasıyla, kadınların işgücü piyasasıyla daha fazla bütünleşmeleri sağlanarak, kadın istihdam oranı ve buna bağlı olarak üretimin arttırılması ve Birliğin rekabet gücüne katkıda bulunulması hedeflenmektedir. O halde, AB'nin, 1957'deki Roma Antlaşması'nda kadın erkek eşitliğini düzenlerken ki hareket noktası olan ekonomik rekabet ve bütünleşme, 2010 yılında geçirmekte olduğu bu değişime rağmen hala temel amaç olarak varlığını korumaktadır. Emergence of the issue of gender discrimination in European employment and social policy occurs in three stages. The first stage started with the introduction of the principle of equal pay for male and female workers for equal work in Rome Treaty with the aim of equalizing the social costs of production. This approach that had been developed within the narrow limits of the principle of equal treatment was replaced in time with positive discrimination measures to be taken for the underrepresented sex in the labour market and with the equal opportunities that forms the second stage. Currently, the last stage of the European employment and social policy includes the implementation of the principle of equal treatment between men and women in all activities of the Union by means of gender mainstreaming. Gender equality in European Law and European Court of Justice case law passed through a transformation that is parallel to the one in social policy. In that context gender equality has started to be perceived as a fundamental right beyond its economic and social aims and to be implemented outside the area of labour market. Transformation that the EU?s been passing through derives indeed from the economic needs brought by the global economic competition which the EU faces. The EU within the globalization process both has to close the gap in its labour market caused by the ageing population increasing rapidly and to provide an increase of birth rates at the meanwhile. The EU aims to increase the employment rate of women and the production that will enhance its economic competitiveness, by means of integrating women in labour market through legislating in gender equality area. Therefore the EU is still not that far from keeping its initial goal of economic competition and integration it provided in Rome Treaty of 1957 despite the changes it has been facing in 2010.