Abstract:
Günümüz anlayışı çerçevesinde refah devletinin özellikle sanayileşmiş ülkelerde ortaya çıkışı 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Bununla birlikte, refah devletinin kurumsallaşması, ancak II. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşebilmiştir. Aynı zamanda bu dönem Keynesyen politikaların ve devlet müdahalelerinin kurumsallaşmaya başladığı bir dönemdir. Bu dönemde, nitelik ve nicelik açısından artan sosyal refah hizmetleri, geniş kapsamlı sosyal güvenlik şemsiyesi, fakirliği önlemek, adil gelir dağılımı, sosyal denge ve uyumu sağlamak, kısacası insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyini sağlamak gibi amaçlar refah devletinin yükselmesinde önemli yer tutar. Ancak 1970'li yıllarla beraber refah devletinin genişleme eğiliminin beraberinde yüksek harcamaları ve bütçe açıklarını, finansman yönünden ise ağır vergi yükü ve borçlanmayı getirdiği bilinmektedir. Bu dönem, ortaya çıkan krizlerle birlikte stagflasyon ve yüksek işsizlik problemlerine çözüm olamayan Keynesyen yaklaşımın sorgulanmasına yol açmış ve devletin mali krizi olarak adlandırılmıştır. 1980'li yıllarla birlikte genel olarak, devletin işlevleri ve sınırlarının daraltılması eğiliminin ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Bu çerçevede liberal iktisat politikaları tekrar önem kazanmaya başlamış ve bir dizi reform paketleri devreye sokulmuştur. Bu önlemlerle birlikte piyasa uyumlu refah modellerine doğru bir eğilimin ortaya çıktığı ve refah devletlerinin yavaş yavaş küçülmeye başladığı öne sürülmektedir. Bu durum, devletin başarısızlığı yanında piyasaların uluslararasılaşması, rekabetin artması ve küreselleşme süreciyle de ilişkilendirilmektedir. Bu süreçte, refah devleti yapılanması açısından kendine özgü uygulamaları ile literatüre ?İsveç Modeli? olarak geçen İsveç refah devletinde de tarihsel açıdan bakıldığında yaşanan gelişmeler biraz gecikmeli de olsa diğer refah devletlerinden çok farklı değildir. Bu çalışmanın temel ilgi alanını oluşturan İsveç modeli yanında diğer refah devletleri açısından da genel olarak, çalışma sonucunda küreselleşme ve liberalizmin yükselişi ile birlikte refah devleti uygulamalarında yapılan reformlar ve kısıtlamaların beklenen ölçüde bir sonuç doğurmadığı hususu ve son küresel kriz de dikkate alındığında, refah devletinin, geçmişteki etkinlik düzeyi ve fonksiyonlarına sahip olmasa bile, gelecekte de varlığını sürdüreceği kanaati oluşmuştur. Emergence of the welfare state within the framework of today?s understanding, especially in the industrialized countries, is based on the late 19th century and beginning of the 20th century. However, institutionalization of the welfare state occurred in the period after the 2nd World War. At the same time, it is known that in this period, Keynesian policies and state interventions started to institutionalize. In this period, purposes like providing social welfare services which increased in terms of quality and quantity, comprehensive umbrella of social security, interception of poverty, fair income distribution, social balance and cohesion, briefly providing a minimum level of income for a life with dignity, played a major role in the rise of social welfare state. But it is also known that, expansion tendency of the welfare state in 1970s, carried high spending, budget deficit, heavy tax burden and borrowing in the financing, with it. This period caused to questioning of Keynesian approach which could not be a solution to emerged crises, stagflation and high levels of unemployment problems and named as financial crisis of the state. It was observed that, the structuring of the welfare state which acquired currency with market failure and which revealed the notion of failure of the state, also brought out the tendency of functions of the state and narrowing its limits with the 1980s generally. Within this framework, liberal economy policies started to gain importance again and a range of reform packages were put in place. It is suggested that, with these measures, a tendency towards the market-compatible welfare models emerged and welfare states began to shrink gradually. Besides the failure of the state, internationalization of the markets, increase of the competition and globalization process are seen as the reasons of this situation. When considering the historical process of the Swedish Welfare State that is mentioned as ?Swedish Model? in the literature with its specific applications in terms of welfare state structuring, progresses are not different from the other welfare states even if it is delayed a little. Study formed the opinion that; when considering the Swedish model, even though the reforms and limitations in the welfare state applications which were made with globalization and liberal effects, did not result in the expected extent, with the recent global crisis, it will continue its existence in the future, even it did not do the same in the past activities and functions.