Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, C19/S1 (2005)
http://hdl.handle.net/20.500.12397/2832
2024-03-29T11:45:23ZOmurga Stabilizasyonu
http://hdl.handle.net/20.500.12397/2981
Omurga Stabilizasyonu
Soysal, Suna; Topaçoğlu, Hakan
Amerika Birleşik Devletleri'nde 200.000'den fazla kişinin spinal yaralanmalı olduğu ve her yıl 10.000 yeni olgunun görüldüğü bildirilmektedir. Bu hastaların yaklaşık 4.200'ünün hastaneye varmadan önce öldükleri tahmin edilmektedir. Yaralanmaları önlemeye yönelik eğitim, hastane öncesi uygun değerlendirme, stabilizasyon ve transport ile spinal travmalara bağlı mortalite ve morbidite azaltılabilir. Spinal travmaların en sık nedeni motorlu araç kazalarıdır. Diğer nedenleri düşmeler, penetran yaralanmalar ve spor yaralanmalarıdır. Spinal travma sıklıkla omurganın fizyolojik hareket sınırından daha fazla zorlanması ile oluşur. Spinal travmaya sıklıkla neden olan spesifik yaralanma mekanizmaları aksiyel yüklenme, aşırı fleksiyon, hiperekstensiyon, hiperrotasyon, aşırı lateral eğilme ve distraksiyondur. Spinal travmayı düşündüren semptom ve bulgular; ağrı, hareketle ağrı, duyarlılık, deformite, spinal alanda kesi, morluk, paralizi, parestezi ve güçsüzlüktür. Spinal yaralanmalar sprain, strain, fraktür, dislokasyon ve kord yaralanması olarak sıralanabilir. Spinal kord primer ya da sekonder yaralanabilir. Spinal kord lezyonları komplet ve inkomplet olarak sınıflanır. Spesifik spinal yaralanma türüne bakmazsızın olası spinal kord yaralanmasını düşündüren semptom ve bulguları olan tüm hastalarda klinik muayene bulguları ve radyolojik görüntüleme yöntemleri ile spinal kord yaralanması dışlanıncaya dek omurga stabilizasyonu sağlanmalıdır. More than 200.000 wounded of spinal injury are presently living in the United States, and more than 10.000 new cases occur per year. Of these patients, an predictable roughly 4200 will die before admission to a hospital. Education in injury prevention, prehospital assessment, and proper immobilization and transportation of these patients can decrease morbidity and mortality. Most spinal cord injuries result from motor vehicle accidents, followed by falls, penerating injuries and sport injuries. Spinal injury most commonly results from the spine being forced further than its physiological limits of motion. The specific mechanisms of injury that frequently cause spinal trauma are axial loading; extremes of flexion, hyperextension, or hyperrotation, excessive lateral bending and distraction. Spinal cord injury, includes the following signs and symtoms; pain, tenderness, painful movement, deformity, cuts, bruises over spinal area, paralysis, paresthesias and weakness. Spinal injury may be classified as sprains, strains, fractures, dislocations, and cord injuries. The spinal cord may sustain primary or secondary injury. Lesions of the spinal cord are classified as complete or imcomplete. Regarless of the specific injury, all patients with suspected spinal trauma and signs and symtoms of spinal cord injury should be immobilized, and unnecessary movement should be avoided until injury to the spine or spinal cord can be excluded by clinical examination and radiography.
2005-01-01T00:00:00ZBir Hepatit A İnfeksiyonu Olgusunda EDTA'ya Bağlı Pseudotrombositopeni
http://hdl.handle.net/20.500.12397/2980
Bir Hepatit A İnfeksiyonu Olgusunda EDTA'ya Bağlı Pseudotrombositopeni
Akıncı, Barış; AKARSU, MESUT; Yener, Serkan; Saygılı, Fatih; ÖZCAN, MEHMET ALİ; Akpınar, Hale
Pseudotrombositopeni kanama riskinde artışa neden olmayan ve trombosit transfüzyonu gerektirmeyen bir iyatrojenik laboratuar fenomenidir. Etilendiaminotetraasetik asid'e (EDTA) bağlı pseudotrombositopeni, otomatik kan sayımında yalancı olarak trombosit sayısındaki azalmayı tanımlamaktadır. Kan örneklerinin EDTA ile antikoagule edilmesi sonucunda normal kişilerde oluşabileceği gibi farklı hastalıkların seyrinde de gözlenebilmektedir. Bu yazıda hepatit A infeksiyonu seyrinde gözlenen bir EDTA bağımlı pseudotrombositopeni olgusu sunulmuştur. Olgu halen devam eden pseudotrombositopeni nedeniyle izlenmektedir. Pseudothrombocytopenia is an iatrogenic laboratory phenomenon that does not increase the risk of bleeding or the need for platelet transfusion. The term ethylenediaminotetraacetic acid (EDTA) induced pseudothrombocytopenia, defines false low platelet count when measured with automatic counters. It may occur in both normal individuals and patients with a variety of diseases when their blood samples are anticoagulated with EDTA. Here we report a patient with EDTA induced pseudothrombocytopenia during the course of hepatitis A infection. The patient is still being followed up with pseudothrombocytopenia.
2005-01-01T00:00:00ZAlt Ekstremitede Epidermoid Karsinom Ve Piyojenik Granülomu Taklit Eden Amelanotik Malign Melanom
http://hdl.handle.net/20.500.12397/2979
Alt Ekstremitede Epidermoid Karsinom Ve Piyojenik Granülomu Taklit Eden Amelanotik Malign Melanom
VAYVADA, HALUK; Mola, Fahri; MENDERES, ADNAN; Topçu, Alpaslan; YILMAZ, MUSTAFA
Amelanotik malign melanom; pigment eksikliği ile karakterize ve klinik olarak tanıda zorluk yaratan ve tedavide gecikmeye yol açabilen sınıflandırılmamış bir melanom alt grubudur. Bu çalışmada da alt ekstremite de klinik olarak epidermoid karsinom ve piyojenik granülomu taklit eden iki amelanotik malign melanom olgusu sunulmuştur. Yanıltıcı klinik görünümleri nedeniyle bu lezyonların eksizyonunun gecikmesi veya benign lezyonlar gibi tedavi edilmesi tümör derinliğinin artmasına ve hayatı tehdit eden bir lezyon haline gelmesine neden olabilir. Amelanotic malignant melanoma that is characterized with lack of melanin pigment in the tumor cells, is an unclassified sub-type of malignant melanoma. Because of the lack of pigmentation, there are difficulties in clinical diagnosis, which can lead delays in the treatment. Two cases of amelanotic malignant melanoma in the lower extremity are reported. These lesions were mimicking epidermoid carcinoma and pyogenic granuloma on the heel . The misleading clinical appearance of this form of cutaneous melanoma can have serious implications for the patient if such a misdiagnosed malignant melanoma is treated as benign lesion. This delay in diagnosis can allow a thin melanoma to become a more invasive, life-threatening lesion.
2005-01-01T00:00:00ZYüksek Doz İnterferon-Alfa 2b İle Tedavi Edilen Delta Hepatiti Tanılı Hastada Retinopati Gelişmesi: Olgu Sunumu
http://hdl.handle.net/20.500.12397/2978
Yüksek Doz İnterferon-Alfa 2b İle Tedavi Edilen Delta Hepatiti Tanılı Hastada Retinopati Gelişmesi: Olgu Sunumu
TÜZEL AKMAN, TÜLAY; KOÇAK, NİLÜFER; AKARSU, MESUT; SOYTÜRK, MÜJDE; ŞIMŞEK, ILKAY
İnterferon (İNF) kronik hepatit B, C, metastatik renal karsinom, kutanöz melanom, kaposi sarkomu ve yeni doğanlardaki hemanjiomlarda kullanılan antiviral, antiproliferatif ve immünomodülatuar aktiviteyi düzenleyen bir ilaçtır. İNF alan hastalarda retinopati gelişme insidansı %18-86 arasındadır. Retinopati gelişmesi için başlıca risk faktörleri yüksek doz INF tedavisi, diabetes mellitus ve hipertansiyondur. INF tedavisine bağlı gelişmiş retinopati genellikle iyi seyirlidir, görme kaybı ve diğer göz semptomlarına yol açmaz. Fakat bizim olgumuzda retinopati büyük bir görme kaybına yol açmış ve 3 aylık takip sonrasında düzelmemiştir. Makalemizde 56 yaşında, erkek, delta hepatiti nedeniyle yüksek doz interferon-alfa 2b tedavisi (Haftada 3 gün 10 milyon ünite) sırasında 17. ayda retinopati gelişen hastamızı sunduk. Sonuç olarak; retinopati İNF tedavisi süresince gelişebilen akılda olması gereken bir komplikasyondur. Özellikle, yüksek risk grubundaki hastalar İNF tedavisi öncesinde mevcut olabilecek retinopati açısından değerlendirilmeli ve tedavi süresince retinopati gelişimi riski açısından üç aylık aralıklarla düzenli takip edilmelidir. Interferon (İNF) is an agent that is used in chronic hepatitis B, C, metastatic renal carcinoma, cutaneous melanoma, kaposi sarcoma and hemangiomas of infancy and has antiviral, antiproliferative and immunomodulatory activity. The incidence of retinopathy in the patients associated with interferon therapy is between 18-86%. The main risk factors for developing retinopathy are high dose INF treatment, diabetes mellitus and hypertension. Retinopathy caused by INF treatment has good prognose and does not cause blindness or other symptoms of eye. But in our patient retinopathy caused blindness and did not resolve in the follow ups for 3 months . In our article we presented, a 56 years-old, male patient with delta hepatitis, who has retinopathy that is associated with high dose interferon alfa-2 b treatment (3 x 10.000 Million Ü per week) at seventeeth month of treatment. Finally, retinopathy is a complication that must be considered during treatment with interferon. Especially, high risk patients must be evaluated before interferon therapy for the preexisting retinopathy and should be monitored in every three months for the risk of retinopathy throughout the therapy.
2005-01-01T00:00:00Z